Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/817 E. 2019/5236 K. 10.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/817
KARAR NO : 2019/5236
KARAR TARİHİ : 10.06.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; sıva işini yapmış olduğu evin çok yakınından geçen davalıya ait yüksek gerilim hattına maruz kalması neticesinde, yanarak vücut fonksiyonunu kaybettiğini, psikolojik yıkıma uğradığını, savcılığa bu hususta şikayette bulunduğunu, davalının elektrik şebekesinde gerekli bakım ve onarım yükümlülüğünü yerine getirmediğini, kusurlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 60.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının yaralanmasına neden olan olayda davalı kuruma atfedilebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığını, gerekli bakım ve onarım yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davacının kusurlu olduğunu, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; savcılık dosyasında alınan bilirkişi raporunda davacının asli kusurlu olduğunun bildirildiği, kusursuz sorumluluğun şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 03.05.2016 tarih ve 2015/9348 E. – 2016/7025 K. Sayılı ilamı ile, “… Hukuk hakimi, savcılık tahkikatı sırasındaki, kusura ilişkin değerlendirme ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Hal böyle olunca mahkemece, davalı idarenin kontrol, bakım ve denetim görevini yerine getirip getirmediği, bu açılardan özen yükümlülüğünü ihlal edip etmediği, davacının ise meydana gelen olayda kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarında, somut verilere dayalı, gerekçeli ve denetime uygun bilirkişi raporu alınarak, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, savcılık tahkikatı sırasında alınan bilirkişi raporu benimsenerek bir karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, 23.122,84 TL maddi tazminatın 1.000,00 TL sinin haksız fiil tarihi olan 05/12/2010 tarihinden, kalan kısmının ise ıslah tarihi olan 07/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ; 15.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 05/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik çarpması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş olup, 176. maddede, davanın her iki tarafının yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği; 177/1. maddede ise, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Yine, mülga 1086 sayılı HUMK’un 84. maddesi de aynı mahiyettedir.
04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ; ıslahın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 84. maddesinin (HMK 177. m.) açık hükmü dairesinde, tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği, Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 06.05.2016 tarih ve 2015/ 1 E. – 2016/1 K. sayılı ilamı ile; “Her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına dair 04.02.1998 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesine gerek olmadığına” karar verilmiştir.
Somut olayda; Dairemizin 03.05.2016 tarih ve 2015/9348 E. – 2016/7025 K. sayılı bozma ilamı sonrası, mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davacı vekilinin 07/06/2018 havale tarihli ıslah dilekçesi dikkate alınmak suretiyle hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece; bozma sonrası ıslahın söz konusu olamayacağı nazara alınmadan, bozma sonrası ıslah edilen miktar üzerinden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.06.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.