Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/726 E. 2019/3352 K. 15.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/726
KARAR NO : 2019/3352
KARAR TARİHİ : 15.04.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurumun 13999835 tesisat numaralı elektrik abonesi olduğunu, davalı şirket çalışanları tarafından yapılan kontrolde, ölçü hücresine müdahale edilerek sayacın eksik tüketim kaydettiğinden bahisle, kaçak tespit tutanağı düzenlenerek aleyhine işlem yapıldığını, bu kapsamda 25.017,30 TL borç tahakkuk ettirildiğini; kaçak elektrik kullanımının söz konusu olmadığını, sayaç mührü koparılmaksızın, sayaca müdahale edilerek atık sigorta takılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tutanakta mühür kopukluğuna dair herhangi bir ifade de bulunmadığını, bu sebeple kaçak tespit tutanağının hatalı olduğunu, tutanağın hukuki bir geçerliliğinin bulunmadığını, tutanağa istinaden haksız tahakkuk ettirilen fatura bedelinin ödendiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla , şimdilik 25.017,30 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari reskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun 622 sayılı Kurul Kararı uyarınca hukuka ve yönetmeliğe uygun fatura tahakkuk ettirilerek, bu kapsamda tahsilatın gerçekleştirildiğini, kooperatiflere ait kök binalarda, Yüksek Gerilim Tesisleri İşletme Sorumluluğu Hizmet Sözleşmesi gereği, bina içi sorumluluğun ilgili kooperatife ait olduğunu, herhangi bir arıza ve bakım durumunda, abone veya diğer ilgililerin talebi üzerine ilgili trafonun veya kök binasının elektrik kesiminin davalı şirket çalışanları tarafından yapılmasına rağmen, bakım ve arızanın abone tarafından giderildiğini, bu sebeple davacının, atık sigortanın davalı şirket çalışanları tarafından değiştirildiğine yönelik iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 03.11.2014 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak , davanın kısmen kabulüne, 21.148,95 TL alacağın 19/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine ; Dairemizin 03.04.2017 tarihli ve 2015/19382 E. – 2017/4426 K. Sayılı ilamı ile,

“…Mahkemece önceki bilirkişinin katılmadığı farklı üç kişilik uzman bilirkişi kurulundan somut olayı kaçak tutanağın tutulduğu tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre değerlendiren bir rapor alınarak, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yeterli olmayan ve itiraza uğrayan bilirkişi raporuna dayanarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, 22.213,95 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari reskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)”Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde, Yargıtay, hükmü temyiz edenin aleyhine bozamaz. (Aleyhe bozma yasağı). Bundan başka,taraflardan yalnız birinin hükmü temyiz etmesi halinde, Yargıtay’ın (temyiz eden tarafın lehine olarak) verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de artık, temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna da “aleyhe hüküm verme yasağı” denir. Taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkemenin temyiz eden tarafın, önceki (bozulan) karara oranla daha aleyhine olan bir hüküm vermemesi ilkesi, usule ilişkin kazanılmış hak müessesesi ile de yakından ilgilidir.” (Prof.Dr. …, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt ;5, 2001, s; 4732 -4737)
Somut uyuşmazlıkta ; mahkemece, ilk kararda, davacının davalıya ödediği 21.148,95 TL nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, anılan karar sadece davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ve yukarıda anılan nedenlerle bozulmuştur. Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ise, 22.213,95 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari reskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline yönelik hüküm tesis edilmiş olup, davalı aleyhine verilen bu karar ile davalının kazanılmış hakkı ihlal edilmiştir.
O halde; mahkemenin, davalı yararına kazanılmış hakkı ihlal ederek, aleyhe hüküm verme yasağına aykırı olacak şekilde karar vermiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.