Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/6195 E. 2020/1611 K. 24.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/6195
KARAR NO : 2020/1611
KARAR TARİHİ : 24.02.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı taraf, dava dilekçesinde özetle; davalının 01.04.1991 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle kiracısı olduğunu ancak sözleşme süresinin bitiminden önce kiralananı tahliye ettiğini, kiralananda davalı tarafın yanlış ve kusurlu kullanımından kaynaklı hasarlar olduğunu, Trabzon 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/91 D.İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, KDV eklenmediği için hasar bedelinin eksik tespit edildiğini, sözleşmede asansör onarımının kiracıya ait olmasına rağmen bu onarım yapılmadan taşınmazın tahliye edildiğini, bu yönden de ayrıca 7.080,00 TL’lik onarım bedeli ödemek zorunda kaldıklarını, davalının 7 ve 8 nolu dairenin kapalı tutulması nedeniyle bu dairelerin hasar tespitinin yapılamadığını, sözleşmenin 4. maddesinde kiracı tarafından kalorifer sisteminin çalıştırılacağının ve yakıtının karşılanacağının, 3. maddesinde, Duygu Ataman’a ait olan dairelerin yakıtının davalı kiracı tarafından karşılacağının öngörüldüğünü, buna rağmen davalının taşınmazı süresinden önce boşaltması nedeniyle kalorifer sistemini çalıştırmadığı gibi yakıtı da karşılamamış olduğunu, söz konusu süre için yakıt giderlerinin tarafından karşılandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kadıyla 10.000 TL’nin hak kazanıldığı tarih itibariyle işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; mal sahibinin bilgisi dahilinde evde giderilmesi gereken hasarı tamir ettirdiklerini boya badana yaptıklarını kırılan camları taktıklarını, giderilmesi gereken tüm hasarı giderdiklerini, asansörün mal sahibince onarılması gerektiğini, yaklaşık 20 senelik asansörde bu tarz sorunlar olabileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, 8.641 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar, her iki tarafın temyizi üzerine; Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2016/4582 E 2016/4394 K sayılı ilamıyla davacı tarafa talep ve sonuç kısmı açıklattırılarak yakıt bedeli talebi yönünden de olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiği ve davalı kiracı hasarları kendisinin giderdiğini savunduğundan mahkemece; hasarların kim tarafından giderildiğinde dair taraf delilleri toplanarak, davacı kiraya veren tarafından giderilmiş olması halinde tahliye tarihindeki piyasa fiyatları tespit edilerek kullanım süresiyle orantılı yıpranma payı da belirlenip alacaktan düşülmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Davacı tarafça talep sonucu açıklanarak; 1500 TL’nin yakıt bedeli talebine kalan bedelin ise onarım ve eski hale getirme bedeline ilişkin olduğu beyan edilmiştir. Mahkemece inşaat mühendisi, mali müşavir ve avukat bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetinden bozma ilamı doğrultusunda ek rapor aldırılmış, bu raporda yıpranma payı %5 olarak değerlendirilmiş ve aynı heyet tarafından sunulan raporda belirlenen bedelden %5 düşülerek hesaplama yapılmış, bu rapor hükme esas alınarak davanın kısmen kabulü ile 8.208,95 TL hor kullanma ve eski hale getirme bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Yargıtay’ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Her ne kadar mahkemece ek rapor aldırılarak bu rapor sonucuna göre hüküm kurulmuş ise de bilirkişi heyetinde makine mühendisi bilirkişi yer almadığı gibi bozma öncesi alınan 01.04.2013 tarihli kök rapor esas alınarak hesaplama yapılan ek raporda yıpranma payı usulüne uygun belirlenmemiş, tespit raporu ile belirlenen hasarlar ile mahkemece bozma öncesi yapılan keşifte tamir edildiği belirlenen hasarların kim tarafından giderildiği konusunda da taraf delilleri denetime elverişli şekilde değerlendirilmemiştir. Buna göre mahkemece; önceki bozma ilamı doğrultusunda, aralarında makine mühendisi bilirkişinin de yer aldığı, alanında uzman ve farklı bilirkişilerden oluşan heyetten rapor alınarak, tarafların hasarların tamir ve tadilatı konusunda sundukları deliller de değerlendirilerek, hasar kalemleri bakımından tahliye tarihindeki piyasa rayicine göre eski
hale getirme bedellerinin hesaplanması ve 17 yıllık kiracılık süresi doğrultusunda denetime elverişli şekilde yıpranma payı düşülmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken denetime ve hüküm kurmaya elverişsiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektimiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.