Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/5982 E. 2020/971 K. 06.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5982
KARAR NO : 2020/971
KARAR TARİHİ : 06.02.2020

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; dava dışı …’in, davalı …’dan satın aldığı Arçelik marka derin dondurucudaki imalat hatası ve aşırı elektrik akımı nedeniyle evinde meydana gelen yangında, evinin ve içindeki eşyalarının yanması üzerine, davacı şirket ile davalılar aleyhine açtığı tazminat davasında aleyhlerine hükmedilen tazminatın tahsili için dava dışı … tarafından başlatılan icra takibinde, davalılar ile birlikte borçtan müteselsilen sorumlu olduğu halde şirketlerinin tek başına 257.087,87 TL ödediğini belirterek; söz konusu bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …; yangının çıkmasında kusurunun bulunmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …Ş.; olayın meydana gelmesinde tarafların kusur oranlarının belirlenmesinin gerektiğini, olayda kusurlarının bulunmadığını beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davaya konu tazminat davasında davalıların sorumluluk oranları belirlenmediğinden yargılama esnasında alınan bilirkişi raporu doğrultusunda yangının çıkmasında davalıların kusurlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; davacı şirket tarafından dava dışı zarar görene ödenen tazminatın, müteselsil sorumluluk kapsamından davalılardan iadesi istemine ilişkindir.
Somut olayda, davaya konu Ankara Tüketici Mahkemesinin Esas: 2009/474 (bozmadan sonra Esas: 2013/4057) sayılı tazminat davasında; dava dışı kişilerce, davalı …’dan satın alınan, diğer davalı …Ş. tarafından üretilen derin dondurucudaki imalat hatası ile evdeki elektrik sistemindeki proje hatası nedeniyle yangın çıktığı, yangında prefabrik ev ile içindeki tüm eşyaların yandığı, davalı …’un satıcı, Arçelik A.Ş.’nin üretici olması ve …’ın elektrik projesindeki eksikliğe rağmen onay vermesi nedeniyle oluşan zarardan müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın davalılarca temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 15.04.2013 tarih ve 2012/14843 Esas, 2013/9497 Karar sayılı kararı ile; davalı … A.Ş. yönünden temyiz süresi geçtiğinden temyiz talebinin reddine, diğer davalıların sair temyiz itirazlarının reddine ve manevi tazminat yönünden makul seviyede tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş, mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar henüz kesinleşmemiştir. Ancak bozma ilamında davalıların kusuru bozma sebebi yapılmadığından kusur yönünden kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Müteselsil sorumlulukta tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olur (Antalya, s.554).
TBK’nın 62’nci maddesi müteselsil sorumlulukta iç ilişkiyi düzenlemiştir. Bu maddeye göre tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahiptir ve zarar görenin haklarına halef olur ve buradaki rücuda teselsül değil, pay esası geçerlidir.
Bu bilgiler ışığında eldeki dava irdelendiğinde; dava dışı zarar görenler tarafından davacı ve davalılar aleyhine başlatılan icra takibinde, hükmedilen tazminat miktarının davacı şirket tarafından müteselsil sorumluluk kapsamında ödendiği sabittir.
Müteselsil sorumluluğu oluşturan olayın ise, dava dışı zarar görenler tarafından davacı ve davalılar aleyhine açılan tazminat davasında alınan bilirkişi raporu olduğu, raporda tarafların kusur oranları belirtilmeksizin müteselsil sorumlu olduklarının tespit edildiği ve raporun yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır.
Eldeki davanın yargılaması esnasında alınan bilirkişi raporunda ise davalıların kusurlu olmadığının tespit edildiği görülmüştür.
Böylece birbiri ile çelişen iki ayrı raporun bulunduğu ve tarafların müteselsil sorumlu olduklarına ilişkin bilirkişi raporunun yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşıldığı halde son rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla; önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kuruluna, çelişkileri giderecek, kusur oranlarını belirleyecek şekilde, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor hazırlatılarak, davalıların kusurları oranında varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.