Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/5636 E. 2020/1392 K. 18.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5636
KARAR NO : 2020/1392
KARAR TARİHİ : 18.02.2020

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; tarafların istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan …… Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen 18/02/2020 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine davacı temlik alan … vekili Av…. ile davalılardan ……Ltd.Şti. vekili Av…. ve diğer davalı vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı … Belediyesine ait düğün salonu ve eklentilerinin davalı şirkete kiralandığını, davalı şirketin de, aynı taşınmazı 5 yıldan beri davacı şirkete kiraya vermekte olduğunu, taraflar arasında imzalanan 01.01.2014 başlangıç tarihli son kira sözleşmesinin davalı şirket tarafından feshedilmediği için kira sözleşmesinin aynı şartlarla bir yıl daha uzadığını, ancak 19.01.2015 tarihinde kilitler değiştirilerek girişlerinin engellendiğini, taraflar arasındaki kira ilişkisinin 01.01.2015 – 31.12.2015 tarihleri arasında yürürlükte bulunduğunun tespiti için açılan davanın, davalı şirketin, … Belediyesi ile aralarında bulunan kira sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiğini bildirmesi nedeniyle red edildiğini, düğün sahipleriyle yaptığı anlaşmaların davalı … Belediyesinin keyfi olarak kira sözleşmesini feshetmesi sebebiyle iptal olduğunu İleri sürerek, manevi zararlarının tazmini için 200.000TL’nin, maddi zararlarının tazmini için şimdilik 5.000TL’nin, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah ile talebini 146.161,74TL’ye yükseltmiştir.
Davalı şirket; dava konusu taşınmazın, diğer davalı … Başkanlığına ait olup, sözleşme ile davalı şirket kiralandığını, davalı şirketin de kiralamış bulunduğu bu tesisin sözleşmede belirtilen bazı bölümlerini davacıya kiraladığını, mülk sahibi diğer davalı … Başkalığının, 2015 yılında mevcut yeri kendi ihtiyacı olduğundan dolayı teslim edilmesini talep ettiğini, kendilerinin de, davacı şirket yetkililerine yeni dönemde mülk sahibinin sözleşmeyi yenilemeyeceğini ve 31.12.2014 tarihi itibariyle tahliye edilmesini talep ettiğini, davacı şirket yetkilerinin de şifahi taleplerini kabul ettiğini ve taşınmazı 31.12.2014 tarihi itibariyle tahliye ederek teslim edeceklerini beyan ettiklerini, Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/123 E. Sayılı kiracılık sıfatının tespiti davasında; asıl kira sözleşmesinin feshedilmesi ile birlikte alt kira sözleşmesinin de feshedilmiş sayılacağı alt kiracı olan davacının kiracılık ilişkisinin sona erdiği kabul edilerek davanın reddine karar verdiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince, davalı … hakkında açılan davanın reddine, davalı şirket aleyhine manevi tazminat talebinin reddine, maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı, davacı ve davalı şirket vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tarafların istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, karar davacı ve davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacının tüm davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Borçlar Yasasının 96. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır; kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.
Davacı ile davalı şirket arasında düzenlenen 01.01.2014 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesinin TBK 347. maddesi gereğince uzadığı ve uzayan bu dönemde, davalı tarafından sözleşmenin feshedildiği tartışmasızdır. Sözleşmenin feshinde davacı kiracının kusuru bulunmamaktadır. Bu durumda kiracının, kusurlu fesih nedeniyle kiralayan davalıdan kâr kaybı zararı adı altında bir miktar paranın kendisine ödenmesini isteyebilecektir. Ancak kâr kaybının hesabında kiracının aynı şartlarla benzer bir yeri kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki kiracı karının ne olabileceği tespit edilip mahrum kalınan kârın belirlenmesi gerekmektedir. Bu durumda; Mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde öncelikle kiracının aynı şartlarla benzer bir yeri kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki kiracı kârı tespit edilmeli ve dava konusu aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda kiralayabileceği makul süre kadar kâr kaybına hükmedilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davacının tüm davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun’un 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULMASINA, 2.540TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 18.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.