Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/5620 E. 2020/1725 K. 26.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5620
KARAR NO : 2020/1725
KARAR TARİHİ : 26.02.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalının eğitim uzmanlığı görevi sırasında 03.08.1998-07.07.1999 tarihleri ile 19.12.2001-01.02.2005 tarihleri arasında yersiz makam ve görev tazminatı ödendiğini belirterek, fazlaya ilişkin dava hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 10.996,36 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; alacağın zamanaşımına uğradığını, idari yargının görevli olduğunu, ödemenin mevzuata uygun olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 01.02.2005 tarihinde yapılan son ödeme ve 11.04.2005 tarihli yazı kapsamında aradan 4 yıl 7 ay 22 günlük süre geçtikten sonra davanın açıldığı ve 1 yıllık dava açma zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin, 02/11/2017 tarihli, 2016/ 4679 Esas- 2017/15233 Karar sayılı ilamıyla;
“…Dava konusu olayda, davalıya, dava dilekçesi ekli davetiye 17.12.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı cevap süresi geçtikten sonra 02.02.2010 havale tarihli cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunmuş, davacı da 02.02.2010 tarihli ilk celse ve cevaba cevap dilekçesi ile ”davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, süresinde ileri sürülmediği, muvafakat etmedikleri” şeklinde beyanda bulunarak buna karşı koymuştur. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında davalının süresinde ileri sürmediği zamanaşımı define karşı davacının zamanında savunmanın genişletilmesine karşı koyduğu gözönüne alınarak, zamanaşımı def’ine itibar edilmemelidir.
O halde, mahkemece yapılması gereken, işin esasına girerek sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır. Tüm bu hususlara dikkat edilmeden, yukarıdaki gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kabulü ile, 10.996,36 TL alacağın 03/12/2009 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı tarafın faiz başlangıcına yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
Kural olarak, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Temerrüt ya bir ihtar ile ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.(BK.m.101/1, TBK.m.117/1)
Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre, borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
Somut olayda; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; Merkez Saymanlık Müdürlüğünün 11/04/2005 tarihli yazısı ile davalıdan 03/08/1998-07/07/1999 ile 19/12/2001-01/02/2005 tarihleri arası 11.062,79 TL borcun tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde hesaba yatırılmasının talep edildiği, davalıya 09/05/2005 tarihinde tebliğ edildiği, bu şekilde davalının 25/05/2005 tarihinden itibaren temerrüde düştüğü, anlaşılmakla; faiz başlangıcının belirtilen tarihten başlatılması gerekirken, dava tarihinden itibaren faiz başlatılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK’nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün 1. bendinde yer alan ” dava tarihinden” ifadesinin çıkarılarak, yerine ” 25/05/2005 tarihinden” ifadesinin yazılması suretiyle hükmün davacı yararına düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.