Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/5539 E. 2020/1576 K. 24.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5539
KARAR NO : 2020/1576
KARAR TARİHİ : 24.02.2020

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen hükmün süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; 21/08/2008 tarihinde davalı şirkete ait yüksek gerilim hattının standardı olan yükseklikten daha düşük mesafede geçmesi nedeniyle davacılardan …’nın elektrik akımına kapılması neticesinde yaralandığını ve malul kaldığını, adı geçenin hastanede tedavi görmesi, ruhsal ve psikolojik bozukluk yaşaması nedeni ile kendisinin ve ebeveynlerinin manevi ıstıraba uğradığını, davalının sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğunu, olayın meydana gelmesinde tüm kusurun davalıya ait olduğunu ileri sürerek, davacı … için 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın, Hulusi için 30.000,00 TL, Ürüfi için 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işlemiş faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı; davacıların taleplerinin zaman aşımına uğradığını, enerji nakil hatlarının güvenlik mesafeleri korunarak tesis edildiğini sorumluluklarının bulunmadığını kazanın ebeveynlerin bakım ve gözetim görevini ihmal etmelerinden kaynaklandığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı … yönünden; maddi ve manevi tazminat davalarının ayrı ayrı kısmen kabulü ile 8.364,83 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 21/08/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline; davacılar Hulusi ve Ürüfi’nin manevi tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine – Dairemizin 23.10.2017 tarihli, 2016/3657 Esas, 2017/14415 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanması üzerine davacı taraf onama ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dairemizin 14.11.2018 gün, 2018/357 Esas, 2018/11564 karar sayılı ilamı ile “Davacı tarafın sair karar düzeltme talepleri yerinde
olmadığından reddine;…mevcut yasal düzenlemeler ışığında, mahkemece, olay nedeniyle davacı … ve Ürüfi yönünden ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüklerinin bozulduğu kabul edilerek uygun bir manevi tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde adı geçen davacılara ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı” gerekçesiyle onama ilamının kaldırılarak karar bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacı …’nın 21.08.2008 günü davalıya ait gerilim hattı ile davacının elindeki korniş arasında gerçekleşen akım neticesinde yaralandığı, yaşı küçük olan çocuğa olan gözetim sorumluluklarını ihlal ettiklerinde bahisle davacı … ve Ürüfi’nin %50 kusurlu bulunduğu, kaza sonrasında davacı …’nın maluliyet oranının % 3,3 olduğu, karar düzeltme ilamında da açıklandığı üzere; bir kişinin cismani zarara uğraması sonucu onun (ana, baba, karı, koca, çocuk gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa (örneğin kazaya uğrayan yakın kişi büyük ölçüde iş göremez duruma gelmişse) onların da manevi tazminat isteyebilecekleri, göz önüne alınarak tarafların ekonomik ve sosyal durumu, paranın alım gücü, olayın oluş şekli, …’nın tedavi süresi ve tarafların kusur durumlarını göz önünde bulundurarak davacı … lehine 8.364,83 TL maddi, 10.000,00TL manevi tazminat, davacılar … ve … lehine 2.500,00’er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 21.08.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin talebin reddine dair karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı tarafın tüm, davalı tarafın ise aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dava; tehlike sorumluluğuna dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, mahkemece davacı … yönünden bir miktar maddi ve manev tazminata hükmedilmiş, davacılar … ile … yönünden ise açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir. Karar taraflarca temyiz edilmiş, Dairemizce ilkin karar onanmıştır. Ancak onama ilamına karşı davacı taraf karar düzeltme isteminde bulunmuş olup, Dairemizin 14/11/2018 gün, 2018/357 esas ve 2018/11564 karar sayılı ilamı hüküm, “davacılardan … ile…‘nin manevi tazminat istemlerinin reddinin doğru olmadığı” gerekçesiyle bozulmuştur. Bu nedenle Dairemizce bozma konusu yapılmayan davacı …’nın maddi ve manevi istemlerine yönelik mahkeme kararı kesinleşmiştir. Mahkemece bu husus gözardı edilerek; bozma sonrası kesinleşen kısımlar yönünden yeniden karar verilerek karar tarihinde itibariyle yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi hükümlerine göre güncel vekalet ücreti bedellerine hükmedilmiştir.
Davalı ise temyizinde; bozma öncesi davacı … yönünden kesinleşen kısımlar yönünden yeniden hüküm kurulmuş olması nedeniyle davacı taraf yararına hükmedilen yasal vekalet ücretinin yeni hüküm tarihindeki (2019) yılı AAÜT‘sine göre belirlendiğini bu nedenle bozma öncesi hükme nazaran daha fazla vekalet ücreti ödemekle yükümlü kaldığını beyan etmiştir.
Bu aşamada usuli kazanılmış hak kavramına kısaca değinilmesinde fayda vardır.
Mülga 1086 sayılı HUMK ve 6100 sayılı HMK’da “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kavram davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle de, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
Somut uyuşmazlıkta; mahkeme bozma öncesi kararında davacı … yönünden kabul edilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden davalı aleyhine ayrı ayrı 1.500,00 TL vekalet ücretine hükmetmiştir. Kararın karar düzeltme aşamasında adı geçen davacı dışındaki diğer davacılar yönünden verilen karar bozulmakla davacı … yönünden kabul edilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden kurulan vekalet ücretine ilişkin hükmün, davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturacağı açıktır.
Oysa; bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda mahkemece, bozma konusu yapılmadığı için kesinleşen, davacı …’nın maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden ayrı ayrı davalı aleyhine “2.725 ,00 TL ” vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; bozma kararına uymuş olan mahkemece kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremeyeceği göz önünde bulundurularak, yeni kurulacak hükümde davacı … yönünden eski karar aynen tekrarlanarak “bu konuda verilen hüküm kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına” şeklinde karar verilerek, yargılama giderinden olan vekalet ücreti bakımından da davalı yararına oluşan kazanılmış haklar ihlal edilmeden hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde kesinleşen hüküm tarihindeki AAÜT yerine bozma sonrası kurulan hüküm tarihindeki AAÜT dikkate alınarak davalı aleyhine fazladan vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davalı tarafın yukarıda belirtilen yöne ilişkin temyiz isteminin kabulü ile hükmün düzeltilerek onanması HUMK’nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın davacı … lehine hükmedilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının, 1-)-A- bendindeki Davacı … yönünden ibaresinden önce gelmek üzere “davacı …’nin maddi ve manevi tazminat istemlerine yönelik hüküm kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına, bu nedenle bozma öncesi kurulan hüküm fıkraları aynen tekrarlanmakla “ ibaresinin eklenmesine yine 1- A) bendi ile 2-A) bentlerindeki 2.725,00 TL ibarelerinin yerine 1500,00 TL ibaresinin yazılması suretiyle hükmün temyiz eden davalı taraf yararına düzeltilmesine ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.