Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/4922 E. 2020/1768 K. 27.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4922
KARAR NO : 2020/1768
KARAR TARİHİ : 27.02.2020

YARGITAY 3 HUKUK DAİRESİ

Davacı … Petrol Ürünleri San. ve Tic.Ltd.Şti. ile davalı …Ş. aralarındaki tazminat davasına dair İstanbul 7.Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 03/05/2016 tarihli ve 2015/671 E.-2016/301 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairece verilen 04/04/2019 tarihli ve 2017/8582 E.-2019/3051 K. sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı 13/01/2015 tarihinde açtığı işbu davada ; davaya konu taşınmazı Düzce 3. Noterliği’nin 13/06/2001 günlü kira sözleşmesi ile dava dışı o zamanki malik… Turizm İşletme Nak.Pet. Ürün.Pas.Tic.Ltd.Şti.’nden kiraladığını, İstanbul 9. İcra Müdürlüğü’nün 2001/21233 E. sayılı dosyasında yapılan ihale sonucu davalının taşınmazı satın aldığını ve İİK 135. maddesine göre cebri icra yolu ile kiralanandan tahliye ettirildiğini ancak kira sözleşmesinin hacizden önce yapılması nedeniyle bu tahliyenin haksız olduğu iddiasıyla tahliye emrinin iptaline ilişkin açılan davada; İİK.135/2 maddesi gereğince davanın kabulü ile tahliye emrinin iptaline karar verildiğini, haksız tahliye nedeniyle davalı aleyhine açılan kısmi davada taleplerinin kabul edildiğini, davalı aleyhine 03/04/2006-03/05/2006 tarihleri arasındaki dönem için talep edilen kazanç kaybı davasının İstanbul 28. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2011 tarihli 2011/65 Esas -2011/85 Karar sayılı ilamı ile kabul edildiğini ve Yargıtay denetimden geçerek kesinleştiğini belirterek, önceki mahkeme kararında kesinleşen aylık 30.796,79 TL kar kaybının 03/06/2006 tarihinden itibaren 5 aylık ve dönem sonlarından itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte ve 50.000 TL manevi tazminatın 04/04/2006 haksız tahliye tarihinden itibaren ticari avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davanın kira akdinden kaynaklandığını, kar kaybı alacağının ve manevi tazminat talebinin kira akdinin başlangıç tarihi 13/06/2001 olduğu göz önüne alındığında TBK.147 maddesi uyarınca 5 yıllık zamanaşımının yanısıra 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin de dolduğunu, kazanç kaybı süresinin neye göre belirlendiğinin açıklanması gerektiğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın maddi tazminat yönünden açılan davanın kabulü ile 153.983,95 TL tazminatın aylık değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminat isteminin ise reddine dair verilen hükmün, her iki tarafça ayrı ayrı temyizi üzerine Dairece, 04/04/2019 günlü ve 2017/8582 Esas -2019/3051 Karar sayılı ilam ile, davalının sair temyiz itirazlarının reddine; Davalının 5 aylık mahrum kalınan kar süresine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile kiracının dava konusu kiralananla aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda kiralayabileceği makul süre kadar kâr kaybına hükmedilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesinin hatalı olduğundan bahisle davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili kendi temyiz talebi yönünden bir inceleme yapılmadığından süresi içinde bu maddi hatanın düzeltilmesini istemiştir.
Dairemizce verilen 04/04/2019 günlü ve 2017/8582 Esas -2019/3051 Karar sayılı ilamda, davacının temyiz talebi yönünden herhangi bir inceleme yapılmadan, sadece davalının temyiz talebine hasren yapılan inceleme sonucunda; kararın bozulmasına hükmedildiği anlaşıldığından, davacının maddi hatanın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Dairece verilen 04/04/2019 günlü ve 2017/8582 Esas -2019/3051 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılmasına karar verilmiş, her iki tarafın temyiz itirazları yönünden yeniden yapılan temyiz incelemesinde;
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, tarafların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalının 5 aylık mahrum kalınan kar süresine yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince; Borçlar Yasası’nın 96. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. …; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır; kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Kâr kaybı, kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu fesihten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu fesih yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır. Kâr kaybı zararının müspet zarar kapsamında bulunduğu şüphesizdir.
Önceki malik ile davacı arasında düzenlenen 13/06/2001 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli kira sözleşmesinin süresi bitmeden İİK 135. Maddesine göre tahliye edildiği ve bu tahliye emrinin davacı tarafından açılan dava ile iptal edildiği tartışmasızdır. Bu durumda kiracının, kusurlu fesih nedeniyle kiralayan davalıdan kâr kaybı zararı adı altında bir miktar paranın kendisine ödenmesini isteyebilecektir. Ancak kâr kaybının,kiracının aynı şartlarla benzer bir yeri kiralaması için gereken makul sürenin ve bu süre içindeki karının ne olabileceğinin tespit edilmesi suretiyle belirlenmesi gerekmektedir.
Mahkemece; Yukarıda açıklandığı şekilde öncelikle kiracının dava konusu aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda kiralayabileceği makul süre kadar kâr kaybına hükmedilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin “Manevi tazminat davalarında ücret” başlıklı 10/3. maddesinde “Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Bu itibarla,davacının manevi tazminat talebinin tümden reddine karar verilmiş olmasına rağmen, davalı lehine hüküm altına alınacak vekalet ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerekirken, nisbi olarak hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Mahkeme hükmünün, zuhulen davacının temyiz talebi yönünden herhangi bir inceleme yapılmadan bozulmasına karar verildiği anlaşılmakla, davacı tarafın maddi hatanın düzeltilmesi isteminin kabulü ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesince verilen 04/04/2019 günlü ve 2017/8582 Esas -2019/3051 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak; Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan düzeltme ve temyiz harçlarının istek halinde düzeltme isteyen ve temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.