Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/4149 E. 2020/1172 K. 12.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4149
KARAR NO : 2020/1172
KARAR TARİHİ : 12.02.2020

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasında verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda, davalı Vakfın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı Üniversitenin istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı Vakıf ve Üniversite Rektörlüğü ile aralarında geçerli işbirliği protokollerine göre Üniversite içerisinde bulunan bazı kantin, kafeterya, sosyal tesis, spor merkezi, öğrenci misafirhanesi v.b. birçok işletmeyi kendisinin işlettiğini, Merkez Kampüste bulunan Kır Evi’nin işletilmesi hususunda 01/11/2011 ve 16/06/2012 tarihli protokollerin imzalandığını, kiraya veren Defterdarlık … Emlak Daire Başkanlığı ile aralarındaki kira sözleşmesinin ise 5 yıl süreli olduğunu, 14/01/2013 tarihinde Defterdarlık … Emlak Müdürlüğünün Üniversiteye tahsisli taşınmazların kiralama yetkisini Üniversite Rektörlüğü’ne devrettiğini, bu nedenle Üniversite Rektörlüğü’nün kiraya veren sıfatını kazandığını, kira sözleşmesi devam ettiği sırada davalıların 26/06/2014 tarihinde kiralananı boşalttıklarını ve yazarkasalara el koyduklarını, bu hali ile işletme hakkının engellendiğini belirtmiş, kiracılık hakkının hukuken muhafazasına, 26/06/2014 tarihinden itibaren kiralananın işletilememesi nedeniyle oluşan zararın tespiti ile şimdilik 2.100 TL alacağın işletmenin kullanımının engellendiği 26/06/2014 tarihinden itibaren uygulanacak ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılamanın devamı sırasında bilirkişi raporu doğrultusunda davasını ıslah ederek 60.336,54 TL alacağın işletmenin kullanımının engellendiği 26/06/2014 tarihinden itibaren uygulanacak ticari faizi ile birlikte taraflardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı Üniversite, kiralananı davacının kendisinin terk ederek işletmediğini, Üniversitenin kiralananın içinde bulunan eşyalara ve davacının kiracılık hakkına herhangi bir müdahalesinin olmadığını, bununla birlikte uyuşmazlığın çözümünde 2886 sayılı Kanunun uygulanması gerektiğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
Davalı Vakıf, imzalanan protokolde davacıya sadece taşeronluk hizmeti verdiğini, bu nedenle açılan davada taraf sıfatının bulunmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne, davacının işletilemeyen Merkez Kampüste bulunan Kır Evi’ne ilişkin kira sözleşmesi sonuna kadar kaldığı-kalacağı kâr mahrumiyeti, ödemiş olduğu kira parası, elektrik, su ve ısınma giderleri toplamı olan 60.336,54 TL nin dava ve ıslah tarihi itibari ile işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, davalı Üniversitenin istinaf başvurusu harçtan muaf olması sebebiyle kabul edilmiş, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek yeniden hüküm kurulmuş; Hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, teslim borcunda temerrüde düşen davalılardan borcun aynen ifası ve temerrüt nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi talebine ilişkindir.
1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller Bölge Adliye Mahkemesince takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Kira sözleşmesinin iki taraflı sözleşmelerden olduğu hususunda kuşku yoktur. Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca taraflar akdettikleri sözleşmedeki hüküm ve koşullar ile bağlıdır. Kural olarak 6098 sayılı TBK’nun 301. madde hükmü gereğince kiralayan, taşınmazı sözleşme ile amaçlanan kullanıma uygun bir halde teslim ve sözleşme süresince bu halde bulundurmakla yükümlüdür. TBK 125. maddesine (Mülga BK 106. Maddesine) göre ise temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı her zaman borcun ifasını ve gecikme nedeniyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan protokol ile, sözleşme konusu yer Kır Evi olarak kullanılmak üzere kiralanmıştır. Davacı ve Defterdarlık … Emlak Dairesi Başkanlığı … Emlak Müdürlüğü arasında imzalanan 11/03/2012 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Üniversiteye tahsisli yerlerin kiralama işlemlerinin Ankara Defterdarlığı tarafından davalı Üniversiteye 14/01/2013 tarihli protokol ile devri neticesinde davalı Üniversite kiraya veren sıfatını kazanmış bulunmaktadır. Yine 01/11/2011 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli protokol ve 16/06/2012 tarihli işbirliğinin 5 yıl süreyle uzatılmasına dair ek protokol ile kiralananın Üniversite, Üniversite Vakfı ve davacı tarafından birlikte işletilmesine ilişkin bir takım işbirliği şartları belirlenmiştir. Kiralananın kullanıma elverişsiz hale gelmesi veya kullanımının önemli ölçüde azalması davacının kasıtlı bir eylemi ile meydana gelmiş olmasa dahi, davalı kiraya veren TBK’nın 301. maddesi gereğince kiralananın kullanıma elverişli halde bulundurulması yükümlüğünden kurtulamaz.
Geçerli olan bir kira sözleşmesi ya tarafların birbirine uygun fesih bildirimi ile ya mahkeme kararı ile ya da kiralananın yok olması ile sona erer. Buna göre haksız feshin koşullarının bulunması halinde dahi mahkeme kararı ile tahliye ilamı alınmadığı sürece akdin sona erdiğinden söz edilemez. Nitekim davacı kiracının, kira sözleşmesini feshetme iradesi bulunmayıp davacı, borcun aynen ifasını yani sözleşmenin başlangıcında kendisine teslim edilip sonradan henüz sözleşmenin süresi bitmeden tek yanlı olarak tahliye ilamına dayanılmadan haksız fesihle çıkarıldığı kiralananın iadesini ve gecikme nedeniyle doğan zararlarını talep etmektedir.
Davacının talebinde olan ve gecikme nedeniyle doğan zararları kapsamında kalan kâr kaybı zararı, ödenen kira bedelleri, elektrik, su ve ısınma giderlerine bağlı tazminatların incelenmesinde; kiralananın kullanımının engellendiği tarihten, dava tarihine kadar davacı tarafından ödenen kira, elektrik, su ve ısınma giderlerinin bilirkişi tarafından tek tek tespiti ile karar verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca davacının ticari defterlerinin incelenerek bu ticari defterlere göre kiralananın kullanımının engellendiği dönemde ciro kaybının olup olmadığı üzerinde durulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte iki taraflı sözleşmelerin karşı tarafça haksız feshedildiği hallerde Türk Borçlar Kanunu’nun 125. madde hükmü gereğince kâr kaybı zararına uğrayan tarafın isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen yine aynı Kanun’un 325. maddesinde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması gerekir. Bu yönteme göre kâr kaybı ise sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel feshedildiğinden süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir. Bu yönteme uygun kâr kaybı zararı hesaplanırken davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması zorunlu giderler içindedir.
Buna göre, Bölge Adliye Mahkemesince, kâr kaybının hesabında, kiracının aynı şartlarla bir kantini kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki kiracı net kârının ne olabileceği ayrıntılı ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile tespit edilip mahrum kalınan kârın belirlenmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda dava tarihinden sonra yapılan ödemeler de dahil edilerek yazılı şekilde fazla alacağa karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun 371. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.