Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/3581 E. 2020/6577 K. 16.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3581
KARAR NO : 2020/6577
KARAR TARİHİ : 16.11.2020

MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının reddine dair verilen karar hakkında, bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacının istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; abonesi olduğu davalı tarafça düzenlenen elektrik faturalarında, her hangi bir tüketim karşılığı olmayan, kayıp kaçak bedeli gibi bir kısım adlar altında tahakkuk ettirilen ve haksız olarak tahsil edildiğini ileri sürdüğü bedellerden, şimdilik 46.027 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; kayıp kaçak ve diğer bedellerin perakende satış tarifesinin bir unsuru olarak faturalarda yer aldığını, 6446 sayılı EPDK’nın verdiği yetki ile bu bedellerin belirlenmesi için alınan EPDK kararlarının ve belirlediği tarifelerin tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, kanuni zorunluluklar gereği tahsil edilen bedellerin iadesinin talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddini dilemiştir.
İlk Derece Mahkemesince; davanın reddine karar verilmiş, yargılama giderleri taraflar üzerinde bırakılmış, taraflar lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davacının red kararını konusuz kalmadan dolayı karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiğinden dolayı istinaf etmediği, sadece kabulü gerektiğinden bahisle istinafa getirmiş olduğu belirtilerek mahkemece, yasa değişikliği nedeniyle, konusuz kalan dava
hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken “red” kararı verilmesi yasaya uygun değilse de; bu husus davacı tarafça istinaf konusu yapılmadığından, inceleme dışı tutularak istinaf sebepleriyle bağlı kalınarak yapılan inceleme sonucu davacının istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, perakende satış hizmet ve sayaç okuma bedellerinin istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarihli ve 2013/7-2454 E. 2014/679 K. sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın “Vergi Ödevi” başlıklı 73 üncü maddesindeki “…Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, iletim, dağıtım, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Kararları ve tebliğleri ile belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, 17/06/2016 tarih ve 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nın Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26 ncı maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’ na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, 6719 sayılı kanunun 21 inci maddesi ile 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17 nci maddesinde yapılan değişiklikler ile dava konusu uyuşmazlığın da özünü oluşturan bedel konusunda, davanın açıldığı tarihteki içtihat durumundan farklı ve yeni bir düzenleme getirilmiş; hem de geçici 20 nci maddeyle, anılan düzenleme devam etmekte olan davalarda da uygulanacak şekilde geçmişe yürütülmüştür.
Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Bu noktada, mahkemece; HMK’nın 331 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tespit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir.
Eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı, davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Her ne kadar; bölge adliye mahkemesince yukarıda yapılan açıklamalara uygun şekilde, ilk derece mahkemesinin davanın esası hakkındaki red kararı vermesinin hatalı olduğuna yönelik hüküm gerekçesinde açıklama yapılmış ise de bölge adliye mahkemesi, davacının istinaf talebinin reddine gerekçe olarak; davacının istinaf isteminde itirazlarını açıklarken “davanın konusuz kaldığına dair hüküm kurulması gerektiğine” dair itirazda bulunmamasını göstermiştir.
HMK’nın 33. maddesindeki “Hakim Türk Hukukunu re’sen uygular.” hükmüne göre maddi vakıaları ileri sürüp kanıtlamak taraflara, uygulanacak kanun ve maddesini bulmak, görevi hakime aittir.
Somut uyuşmazlıkta; “çoğun içinde azda vardır” kuralı gereğince, davacının istinaf ve temyiz dilekçesinde davanın kabulüne karar verilmesini istemesi karşısında, davacının davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğine yönelik açık itirazı aranmaksızın, bölge adliye mahkemesinin gerekçesindeki kabulünde de yer verdiği gibi konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi ve yargılama giderlerinin davalı tarafa yüklenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK’nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1, 2 ve 4 nolu bentleri çıkartılarak yerlerine;
“1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacı tarafından yapılan 58,00 TL posta masrafı ile alınan 35,90 TL harç olmak üzere toplam 93,90 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre belirlenen 2.180 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” bentlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 16/11/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.