Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/3429 E. 2019/6592 K. 12.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/3429
KARAR NO : 2019/6592
KARAR TARİHİ : 12.09.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki kiracılık sıfatının tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde her iki taraf vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı 19.03.2015 tarihinde açtığı işbu davada; davalı … Belediyesi tarafından pastane olarak kiralanan taşınmazda, 17.05.2011 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, söz konusu yerin kira sözleşmesine hiçbir aykırılık taşımayacak şekilde kullanılırken, Mudanya Belediyesi tarafından 06.02.2015 tarihli, kira feshi konulu yazı ile kira sözleşmesinin feshedildiğinin bildirilerek 7 gün içinde kiralananın tahliyesinin istendiğini ne varki kira sözleşmesinin 2886 S.Y.’ya göre ihale ile değil kiralanan musakkaf ve belediye sınırlarında olduğundan 6570 S.Y’na uygun olarak kiralandığını, mahkeme kararı olmadan tek taraflı irade beyanı ile ve hukuka aykırı gerekçelerle tahliyesinin istenmesinin hatalı olduğunu beyanla, davalı ile aralarındaki muarazanın men’i ve kiracılığın devam ettiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; dava konusu işyerinin Mudanya Belediyesine ait kamu malı niteliğinde olduğunu ve davalı tarafından 01.12.1979 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle …’a kiraya verildiğini, söz konusu işyerinin kiracısı … iken Mudanya Belediyesi Encümeni’nin 17.05.2011 tarihli kararıyla davacı …’ya devredildiğini ve aynı tarihte …’yla kira sözleşmesi imzalandığını, 01.01.2014 tarihinde davacı ile yapılan sözleşmenin yenilendiğini, taşınmazda davalının 01.12.1979 tarihinden itibaren kiracı olarak bulunulduğunu, on yıllık kiracılık süresi dolduğunu, davacıya 22.09.2014 tarih 562 sayılı yazıyla 31.12.2014 tarihinden sona erecek kira sözleşmesinin yenilenmeyeceğinin ihtar edilerek 31.12.2014 tarihinde tahliye edilmesinin istendiğini beyanla davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacının kira ilişkisinin 01.12.1979 tarihinde yapılan sözleşmeye dayandığı ve kira sözleşmesinin on yıldan uzun süredir devam etmekte olduğu, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 347/2. maddesine göre; belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiraya
verenin kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebileceği gerekçesi ile davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, Dairemizin 10.10.2017 tarih ve 2017/2656 E. -2017/13648 K. sayılı ilamı ile, taraflar arasındaki kira ilişkisi daha öncesine dayalı olsa bile taraflarca 01.01.2014 tarihli yeni bir yazılı kira sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmeye göre, Türk Borçlar Kanunu’nun 347.maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde öngörülen hükmün uygulanabilmesi için 01.01.2015 tarihinden itibaren sözleşmenin kendiliğinden yıldan yıla yenilenerek uzaması, bu şekildeki yenilemenin on yıllık uzama süresine ulaşması gerektiği, somut olayda ise on yıllık uzama süresi dolmadığından ve dava konusu taşınmazda 2886 sayılı yasa gereğince kiraya verilmediğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığından bahisle davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davacının dosya içerisinde bulunan 26.05.2015 tarihli tespit ve teslim tutanağına göre taşınmazı yargılama devam ederken tahliye ederek anahtarı teslim etmiş olması ve 24.01.2019 tarihli celsede davacı vekilinin, Mudanya Belediyesi’nin fiilen kolluk aracılığı ile davacı müvekkilini taşınmazdan tahliye ettirdiğini beyan etmiş olması sebebiyle davanın konusuz kaldığının anlaşıldığını belirtilerek konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm her iki taraf vekilince temyiz edilmiştir.
1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ; Yargıtay’ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde HGK.nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları). Olayımıza gelince; Yerel mahkeme bozma kararına uymasına rağmen bozma gereğini yerine getirmemiştir. Zira; bozma ilamında taraflarca 01.01.2014 tarihli yeni bir yazılı kira sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmeye göre, Türk Borçlar Kanunu’nun 347.maddesinin 1. fıkrasının son cümlesinde öngörülen hükmün uygulanabilmesi için 01.01.2015 tarihinden itibaren sözleşmenin kendiliğinden yıldan yıla yenilenerek uzaması, bu şekildeki yenilemenin on yıllık uzama süresine ulaşması gerektiği, somut olayda ise on yıllık uzama süresi dolmadığından ve dava konusu taşınmazda 2886 sayılı yasa gereğince kiraya verilmediğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtildiğinden mahkemece , uyulan bozma ilamına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken ,bundan zühul edilerek ve tahliyenin ,davacının serbest iradesi ile değil de zora müstenit olduğu nazara alınmaksızın , davacının taşınmazı yargılama sırasında tahliye ettiğinden bahisle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ; Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.09.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.