Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/303 E. 2019/3134 K. 09.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/303
KARAR NO : 2019/3134
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın davalılar … ve … yönünden reddine, diğer davalı yönünden ise kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı şirket vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 09.04.2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalılar vekili Av…. ile Av…. ile davacı vekili … geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, dava konusu taşınmazın davalılara kiraya verildiğini, ilk olarak 26.03.1999 tarihinde davalı gerçek kişiler ile kira sözleşmesi imzalandığını, daha sonra sözleşmenin kiracıların kurduğu diğer davalı şirkete uyarlanarak 01.07.1999 tarihinde yeni sözleşme imzalandığını, kira başlangıç tarihinin 26.03.1999 olarak kiracı tarafından taahhüt edildiğini, sözleşmenin 5. maddesine göre kira bedeli ve ciro payı ödemesinin 2 yıl sonra başlayacağını, ödemesiz dönemin 25.03.2001 tarihinde sona erdiğini, ancak kiracının 20.04.2001 tarihinde haksız feshedilerek kiralananın teslim ettiğini belirterek şimdilik kira sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan zarar karşılığı 1.282.908.812.500 TL müsbet zararın ticari faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.

Davalılar, davacının aktif dava ehliyeti olmadığını, davaya konu kira sözleşmesinde davalı gerçek kişilerin taraf olmadığını, ödemesiz dönemin 26.03.1999 tarihinde değil 18.06.1999 tarihinde sona erdiğini, kira sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini, davacının tazminat talep hakkı olmadığını, davacı tarafın tazminat talep hakkının olması halinde ise davacının iade etmeyerek nakde çevirdiği teminat mektubu bedeli ile yapılan zorunlu ve faydalı masrafların bedellerinin takas- mahsubu gerektiğini beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin, davanın reddine ilişkin 19/01/2006 tarihli kararının, davacının temyizi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2006/7714 Esas sayılı ilamı ile, davacı vekilinin davalılar … ve … hakkında verilen hükme yönelik tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı şirketin 18.06.1999 tarihli kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin, ….-… ile yapılan 26.03.1999 tarihli sözleşmede olduğu gibi, 26.03.1999 tarihi olarak kabul ettiğini beyan ve taahhüt ettiği, bu taahhüt karşısında, davalı şirket ile imzalanan kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin 26.03.1999 olduğunu, dolayısıyla kira ödemesiz iki yıllık dönemin de 26.03.1999-26.03.2001 olduğunu kabul etmek gerekeceği, kira sözleşmesinin 18/son maddesinde yer alan hüküm gereği 3 ay önceden kiracının haber vermek koşulu ile kira sözleşmesini feshetme hakkı olduğunun kabul edileceği gözetilerek, davacı tarafın isteyebileceği tazminat ile aidat ve diğer alacak kalemleri hesap edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davalı şirket hakkındaki davanın reddedilmesinin doğru olmadığı belirtilerek davacı yararına hükmün bozulması karara verilmiş, tarafların karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2008/4382 Esas sayılı ilamı ile, davacı lehine tazminata hükmedilmesi halinde davalının takas-mahsup savunmasının değerlendirilecek olmasına göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin ise sair karar düzeltme itirazlarının reddine, mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 18/son maddesi gereğince davalının, 3 ay öncesinden feshi ihbarda bulunmak koşuluyla her zaman fesih hakkını kullanabileceği kabul edilmiş ise de, sözleşmenin 18/son ve 6. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmenin 10 yıl için yapıldığı, 3 ay önceden fesih bildiriminde bulunulmadığı takdirde 10 yıllık sürenin bitiminden itibaren birer yıllık dönemler halinde uzayacağı, davalının ancak 10. yılın bitiminden evvel 3 ay önceden fesih ihbarında bulunması halinde sözleşmenin 10.yılın sonunda sona ereceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmakta olduğundan, davalı farklı bir haklı neden ileri sürmedikçe, ilk dönemi 10 yıl olarak kararlaştırılan sözleşmenin 2.yılında, 3 ay önceden fesih ihbarında bulunduğu gerekçesiyle sözleşmeye uygun olarak fesih hakkının kullanıldığını söylemenin mümkün olmayacağı, bu nedenle, sözleşmenin haksız feshedildiği gözetilerek davacının tazminat istemi ile diğer alacak kalemlerinin değerlendirilmesi ve neticesine göre bir karar verilmesi gerektiğinden, davacının bu yöne ilişen karar düzeltme isteminin kabulü ile bozma ilamının (2) nolu bendinin kaldırılarak mahkeme kararının değiştirilen bu gerekçeyle davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin, davalılar … ve … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket hakkında açılan davanın kısmen kabulüne ilişkin 08/05/2013 tarihli kararının taraflarca temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2013/16799 Esas sayılı ilamı ile, Mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak olgusu, (davalı şirketin kira ödeme borcunun 26.03.2001 tarihinden sonra başlaması, davalının ancak 10. yılın bitiminden evvel 3 ay önceden fesih ihbarında bulunması halinde sözleşmenin 10. yılın sonunda sona ereceğinin kararlaştırılması gibi konularda) ihlal edilerek bozma ilamı içeriğine aykırı gerekçelerle benimsediği bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm tesis edildiği gerekçesiyle bozulmasına, bozma neden ve şekline göre davalılardan şirket vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediğine karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalılar … ve … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davanın, diğer davalı şirket yönünden kısmen kabulü ile; (takas-mahsup talebi de kısmen dikkate alınarak) 1.266.108,21 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı şirket vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında 18.06.1999 düzenleme tarihli, 10 yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Söz konusu kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin 26.03.1999 olduğu, sözleşmede feshi ihbar süresi kararlaştırılmadığı ve sözleşmenin davalı kiracı tarafından haksız feshedildiği hususları Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen ilamları ile kesinleşmiştir. Kiralanan haklı bir sebep olmaksızın kira süresinden önce erken tahliye edildiğine göre kural olarak kiracı, kira dönemi sonuna kadarki kira parasından sorumludur. Ancak 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 114. maddesi (mülga 818 Sayılı BK.nun 98.maddesi) göndermesi ile aynı Kanunun 52.maddesi (mülga BK.nun 44. maddesi) uyarınca kiraya verenin de zararın artmasına neden olmaması gerekir. Kiracının sorumluluğu kiralananın kira sözleşmesindeki bedel ve koşullarda yeniden kiraya verilebileceği süre kadardır. Esasen kanun koyucu tarafından bu kural 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 325.maddesi ile kanun hükmü haline getirilmiştir. Bu durumda, davacının zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir.
Bu nedenle Mahkemece, mahallinde keşif yapılıp, uzman bilirkişi aracılığıyla, kiralananın cinsi, özellikleri, konumu, bu nitelikte bir taşınmaza o bölgede duyulan ihtiyacın derecesi ve somut olaya özgü başka diğer özellikler çerçevesinde, kiraya verenin gereken çabayı göstermesi halinde kiralananı aynı koşullarla yeniden hangi süre içerisinde kiraya verebileceği, eş söyleyişle, aynı koşullarla yeniden kiralama için gereken makul sürenin ne olduğunun, Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla saptanması, belirlenecek makul süre kadar kira parasından davalı kiracının sorumlu olduğu gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacı taraftan alınıp davalı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.