Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/2816 E. 2019/7817 K. 14.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2816
KARAR NO : 2019/7817
KARAR TARİHİ : 14.10.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalı ile imzalanan protokol gereğince davalıya ait … plakalı … Şasi Nolu … Motor Nolu 2009 Model … marka ticari taksinin 01/01/2012-31/12/2014 tarihleri arasında kiralanması ve kira sözleşmesinin sonunda aracın abisi … üzerine resmi devrinin yapılması konusunda anlaştıklarını, taraflarca aracın devir bedelinin 29.000,00 TL olarak belirlendiğini, kira sözleşmesi devam ederken aracın bedelini peşin olarak davalıya ödediğini ve senetlerini aldığını, sözleşme devam ederken ticari plakanın davalı … tarafından Şubat ayında 3. kişiye devredildiğini, davalı tarafın herhangi bir bildirimde bulunmadan ve zararını gidermeden sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşmenin bitimine daha 11 ay varken davalı tarafından plakanın 3. kişiye devri sonucu işsiz kaldığını ve maddi olarak zarara uğradığını, çalışması sonucu aylık 5.000,00 TL kazancı bulunmakta olup davalı tarafından sözleşmenin kötüniyetli olarak 11 ay öncesinden feshi sonucu yaklaşık 55.000,00 TL maddi zararının doğduğunu, zararlarının tazmini için davalıya başvurduğunu ancak bugüne kadar zararının giderilmediğini belirterek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 22.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; dava konusu … plakalı aracın 25/02/2014 tarihinde dava dışı …’a devredilmeden önce davacıya önalım hakkını kullanıp kullanmayacağının sorulduğunu ancak davacının söz konusu plakaya ve araca ait vergilerin çok yüksek olduğunu, kazanç sağlayamadığını, zaten söz konusu aracı bırakıp vergisi daha ucuz bir aracı ve plakayı kiralamayı düşündüğünü beyan ettiğini, bunun üzerine aracın dava dışı …’a devredildiğini,davacı tarafın kazandığını iddia ettiği miktarın çok fahiş olup bu durumun ise hayatın olağan akışına ve ülkemizin ekonomik koşullarına aykırılık teşkil ettiğini, davacının iddia ettiği zararı hesaplanırken çalışmakla elde ettiği gelirlerin tazminat miktarından düşürülmesinin gerektiğini, 26/12/2011 tarihli protokolün 7. maddesi uyarınca sözleşmenin başlangıcından sonra kiraya konu plakaya ait plaka vergisi ve araca ait vergilerin
kiracıya ait olup kiracı tarafından ödenmesi gerektiğini ancak söz konusu plakaya ait vergilerin tarafından ödendiğini, bu doğrultuda davayı kabul anlamına gelmemek şartıyla davacı tarafça ödenmesi gerekirken tarafından ödenen vergilerin de tazminat miktarı hesaplanırken mahsubunun gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacıya davalı tarafa yemin teklif edip etmeyeceği konusunda beyanda bulunmak üzere süre verildiği ve davacı vekilinin 15/03/2016 tarihli duruşmada; yemin teklif etmeyeceklerini beyan ettiği, taraflar arasındaki 26/12/2011 tarihli protokolün 8. maddesi uyarınca davacının ön alım hakkının mevcut olduğu ve dinlenen tanık beyanlarından ön alım hakkını kullanmasının davacıya teklif edildiği ancak davacı tarafça ön alım hakkının kullanılmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre; kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda “Sulh Hukuk Mahkemesi” görevlidir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Somut olayda; uyuşmazlık kira ilişkisinden kaynaklanmakta olup, dava 29/01/2015 tarihinde açılmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 4/1-a maddesi uyarınca, dava değerine bakılmaksızın davaya bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne aittir.
Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus göz ardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.