Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/2500 E. 2020/1049 K. 10.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2500
KARAR NO : 2020/1049
KARAR TARİHİ : 10.02.2020

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 1. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne dair karar verilmiş olup,davalı tarafın istinaf kanun yoluna müracaat etmesi üzerine,bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan inceleme neticesinde; davalının istinaf taleplerinin esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün,süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine;temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra,dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; abisi olan dava dışı … adına kayıtlı bir taşınmaz bulunduğunu,bu taşınmaza ilişkin elektrik aboneliğinin dava dışı kiracı … adına kayıtlı olduğunu; kiracının elektrik borcu ve mevcut kira borçlarını ödemeden söz konusu taşınmazı terk ettiğini; davalıdan abonelik talebinde bulunduğunu ancak, bu talebinin abonenin borçları olması nedeniyle reddedildiğini ileri sürerek; elektrik aboneliği tesisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini,abonelik kapatılmadan başka bir abonelik verilmesinin mümkün olmadığını, abone ile davacının ilişkisinin muvazaalı olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile,… ili ,merkez ilçesi, … köyü, şehir mevkii 2123 no’lu parsel 5803617 zemin bağımsız bölümde(… Mah. 12. Cad. No: 7, …) … numaralı abonelik hakkında davalı ile davacı arasında abonelik sözleşmesi yapılmak suretiyle muarazanın giderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekili istinaf isteminde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince;mahkemece yasal ve hukuksal gerekçelere ve maddi delillere dayandırılarak karar verildiğinden bahisle, davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; bu karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; abonelik tesisi suretiyle muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere dava, bir başkası tarafından sübjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin, mahkemeden hukuki koruma istemesi olup, mahkemeden bu şekilde bir koruma talep eden kimseye davacı, bir sübjektif hakkın mahkemeler aracılığı ile ileri sürülmesi yetkisine ise dava hakkı denir. Asıl haktan ayrı bir hak olmayan ve Anayasa’nın 36. maddesi ile teminat altına alınan dava hakkının tek başına devredilmesi mümkün değildir.
Bir davada davacı ve davalı olmak üzere daima iki taraf vardır. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir ve medeni hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şeklidir (KURU, Baki- ARSLAN, Ramazan- YILMAZ, Ejder; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, 22. Baskı, Ankara 2011, sh.218).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114/1-d maddesi hükmüne göre, davada tarafların taraf ehliyetine sahip bulunmaları dava şartlarındandır. Bu nedenle, bu husus mahkemece re’sen gözetilir ve davacının taraf ehliyetinin bulunmadığının anlaşılması halinde dava esasa girilmeden, mesmu olmadığından reddedilir.
Dava ehliyeti ise, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci yani vekil aracılığı ile bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemlerini, yapabilme ehliyetidir. Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler, dava ehliyetine de sahiptir (KURU, Baki- ARSLAN, Ramazan- YILMAZ, Ejder; a.g.e. sy.226).
Dava ehliyeti bulunmayan kişiler, taraf oldukları davalarda kanuni temsilcilerince temsil edilirler ve bu kişiler adına kanuni temsilcisi tarafından dava açılır. Ancak, dava ehliyeti olmayan bir kişi davayı kendisi açmış ise, hakim davacının dava ehliyetinin bulunmadığını re’sen gözetmek zorundadır. Bunun için davalının itiraz etmesi de gerekli değildir.
Bir davada tarafların temsili iki şekilde olur:
1) Kanuni temsil
2) İradi temsil
Kanuni temsil, dava ehliyeti olmayanların davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilmesidir. İradi temsil yani davaya vekalet ise, tarafların iradelerine dayanan bir temsil şekli olup dava ehliyeti olan kişi, davasını kendisi açıp takip edebileceği gibi, HMK’nın 71. maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (AK)’nun 35/3. maddesi uyarınca atadığı bir vekil ya da temsilci aracılığı ile de açıp takip edebilir.
Avukatlık Kanunu’nun 35/1. maddesi hükmü ile yalnızca avukatların yapabileceği işler anlatılmıştır. Buna göre, kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.
Avukatlardan başka kişiler, Borçlar Kanunu’na göre vekil tayin edilebilirse de vekaletnamelerinde dava açmak ve takip etmek için açık bir yetki bulunsa bile vekil sıfatıyla dava açamazlar ve takip edemezler. Davada vekil olamayacak bu kişilerin davaya vekalet ehliyeti yoktur.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.03.1972 gün ve 1967/2-806 E. 1972/195 K. sayılı, 09.09.1964 gün ve 244/D-6 E. 1964/542 K sayılı ve kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.
HMK’nın 114/1. maddesi hükmüne göre, davaya vekalet ehliyeti dava şartıdır. Bu nedenle mahkemenin, davayı vekil olarak takip eden kişinin davaya vekalet ehliyetinin bulunup bulunmadığını re’sen gözetmesi, avukat olmayan bir kişinin vekil sıfatıyla dava açması halinde, o kişinin davaya vekalet ehliyeti olmadığından, davayı esasa girmeden dava şartı yokluğundan reddetmesi gerekir (KURU, Baki- ARSLAN, Ramazan- YILMAZ, Ejder; a.g.e. sh.241). (YHGK’nun 2013/12-1684 E.-2015/1013 K. sayılı ilamı)
Yapılan bu açıklamaların ışığı altında somut olaya bakıldığında ise; eldeki dava, dava dışı taşınmaz maliki … adına davaya vekalet ehliyeti olmayan kardeşi HüseyinYel tarafından açılmış olup, bu durumda ilk derece mahkemesince bu kişinin davaya vekalet ehliyeti olmadığı gerekçesiyle davanın esasa girilmeden dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 10/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.