Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2019/1829 E. 2019/4182 K. 07.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1829
KARAR NO : 2019/4182
KARAR TARİHİ : 07.05.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, 13.11.2013 tarihli sözleşme ile davalıya ait taşınmazı satın aldığını, sözleşmeyi satıcı sıfatıyla imzalayan davalıya 1.500 Euro ödediğini, davalı ile arasında hukuki ve fiili irtibat bulunan dava dışı şirketinde sözleşmede satıcı konumunda olduğunu, ancak davalının tapu devrini gerçekleştirmediği gibi ödediği bedelin tahsili için başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalının sözleşmede imzasının bulunmadığı gibi davaya konu bedelin de dava dışı şirkete ödendiği gerekçe gösterilerek davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine Dairemizin 19.10.2017 tarihli ve … E. 2017/14324 K. sayılı ilamıyla; “…Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için; kanunun amacı içerisinde, yukarıda tanımları verilen taraflar arasında, mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Davaya konu sözleşmenin “Genel Şartlar” başlıklı bölümünde; “Sigorta gideri inşaat döneminde satıcı tarafından karşılanacaktır”, “Emlak ile İlgili Bölümler” başlıklı bölümünde ise; “Satıcı kompleksin, broşürdeki çizim ve plan detaylarına uygun inşa edileceğini taahhüt eder ve firma binanın değerini düşürmeyecek değişiklikler yapma hakkını saklı tutar” hükümleri yer almaktadır.
Buna göre, mahkemece; yukarıda açıklanan sözleşme hükümleri ile davacı tarafça ileri sürülen iddia birlikte değerlendirilerek, davaya konu konut satışının ticari veya mesleki amaçlarla yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, satışın ticari veya mesleki amaçlarla yapılan tüketici işlemi olduğunun anlaşılması halinde davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu gözetilerek, o yerde ayrı bir tüketici mahkemesi varsa çekişmenin tüketici mahkemesinde görülmesi için görevsizlik kararı verilmesi, yok ise davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…”Gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece, davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılmasına karar verildikten sonra aynı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, harici taşınmaz satımınından kaynaklı alacağa ilişkin başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda, lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir. Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.) Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; Dairemizin 19.10.2017 tarihli bozma ilamında, sözleşme hükümleri ile davacı tarafça ileri sürülen iddia birlikte değerlendirilerek, davaya konu konut satışının ticari veya mesleki amaçlarla yapılıp yapılmadığının belirlenmesi, satışın ticari veya mesleki amaçlarla yapılan tüketici işlemi olduğunun anlaşılması halinde davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu gözetilerek karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Ne var ki, mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de; bozma gerekleri tam olarak yerine getirilememiş, davaya konu taşınmaz satışının ticari veya mesleki amaçlarla yapılıp yapılmadığı, buna bağlı olarak satış işleminin tüketici işlemi olup olmadığı yönünde bir araştırma yapılmadan davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılarak hüküm tesis edilmiştir.
Buna göre, mahkemece; uyulan bozma ilamında açıklandığı şekilde araştırma yapılması, ulaşılacak sonuca göre görev hususunun değerlendirilmesi ve sonrasında uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma kararının gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.