Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/984 E. 2019/5263 K. 10.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/984
KARAR NO : 2019/5263
KARAR TARİHİ : 10.06.2019

MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ : MERSİN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; davalının istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı , kendisi ile dava dışı 3. kişi olan … Yaş Sebze ve Meyve Dış Tic. San. Ltd. Şti. arasında davalı nezdinde, davalının 06/05/2015 tarih ve 012854 yevmiye sayılı işleri ile alacağın devri sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme ile devreden şirketin T.C. Merkez Bankası … Şubesi’ndeki toplam 61.525,00 TL alacağının kendisine devir ve temlik edildiğini, sözleşme taraflarının müşterek beyanlarında devredilen paranın davacı hesabına yatırılmasının da kararlaştırıldığını, noter tarafından yapılması zorunlu olan tebligat masrafının da davalıya peşin olarak ödendiğini, buna rağmen davalı noterin kusurlu bir şekilde yapılan devir sözleşmesini ilgili T.C. Merkez Bankası … Şubesi’ne tebliğe çıkarmamış olması nedeniyle devir konusu alacağın kendisine değil bir başkasına ödenmesi sonucu mağdur olduğunu, Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi gereği noterlerin yanlarında çalıştırdıkları elemanlarının kusurlu davranışlarından sorumlu olacağı, bu sorumluluğun “kusursuz sorumluluk” hallerinden biri olup zararın tazmini için zarar ve illiyet bağının varlığının kafi olduğunu, zararlarının tazmini için davalıya ihtarname ile yapılan başvurunun sonuçsuz kaldığını, verilen cevapta zuhulen yapılan işlem sonucu tebligatın ilgili banka şubesi yerine kendilerine yapılmış olduğu, bu hususun fer’i bir işlem olması nedeniyle tazminat sorumluluklarının bulunmadığının belirtildiğini, bu şekilde davalının kusurlu eylemi ile zarara uğradıklarını ileri sürerek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 61.525,00 TL maddi tazminatın 06/05/2016 tarihinden hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, noterlikleri nezdinde yapılan temlik işleminin asıl işlem olup bu işlemde herhangi bir hata bulunmadığını, temliknamenin ilgili kişiye tebliğinin davacının sorumluluğunda olduğunu, noterlikte tebliğ hususunda bir hata yapılmış ise de, zararın bu hatadan değil davacının ağır kusurlu davranışından kaynaklandığını, böylece işlem ile zarar arasındaki illiyet bağının kesildiğini, noterlikte 06/05/2016 tarihinde düzenlenen temliknamenin 11/05/2016 tarihinde sehven davacıya tebliğ edildiğini, davacının tebliğ nedeniyle hatayı hemen fark edip tebligatın doğru adrese yapılmasını talep etmesi gerekirken hiçbir işlemde bulunmamakla kusurlu ve sorumlu olacağını, kusurunun neticelerine de kendisinin katlanması gerektiğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile, 61.525,00 TL’nin dava tarihinden hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş,davalı vekili tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi neticesinde ise, devreden şirketin aslında var olmayan, sahip olmadığı bir alacağı devrettiği,fondaki alacağının 112.047,75 TL olduğu, davacıya devredilen alacağın ise 61.525,00 TL olduğu,ikisinin toplamının 173.572,75 TL olup devreden şirketin bankadaki alacağının karşılayamayacağı ölçüde temlik borcu altına girdiği, temlik sözleşmelerinin haciz niteliğinde olmadığı ve banka şubesine gönderilen temliknameleri bir sıraya koymak ödevi altında da olmadığı,dolayısıyla davacının zararının sebebinin noterin sözleşmeyi göndermemesi değil, devreden şirketin banka nezdinde devrettiği kadar alacağının bulunmaması olduğunu,zararla noterlik işlemi arasındaki illiyet bağının tamamen kesildiği,zarara sebebiyet veren, sahip olduğunun üzerinde bir alacağı devir borcu altına giren dava dışı şirket olduğuna göre noterin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, kararın kaldırılmasına ve hükmün HMK’nın 353/1-b,2 madde ve bendi uyarınca yeniden oluşturularak davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava;noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
Noterlik Kanunu’nun 162.maddesi uyarınca; noterlerin zarardan sorumlu tutulabilmeleri için kusurlu olmalarının gerekmediği tartışmasızdır. Diğer bir anlatımla, tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu üzere, zarar gören, davalının kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Kusursuz sorumluluğun, kusurlu sorumluluktan tek farkı bu noktada toplanmaktadır. Bu bağlamda, zarar gören kusurlu sorumlulukta olduğu üzere zararını, zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. Kusursuz sorumluluğun tüm hallerinde, uygun illiyet bağının zarar görenin veya 3.kişinin ağır kusuru ile mücbir sebebin varlığı durumunda kesileceği, teoride ve yargısal kararlarda kabul edilmiş bulunmaktadır. Aksi halde, risk veya şart nazariyesi öne çıkacak ve zararın varolduğu her halde, kusursuz sorumlu olanın sorumluluğu yoluna gidilecektir ki, böyle bir sonuç hukukumuzda kabul edilmemiştir.
Somut olayda;davacı ile dava dışı 3. kişi konumunda olan … Yaş Sebze ve Meyve Dış Tic. San. Ltd. Şti. arasında 06.05.2011 tarihli alacağın devrine ilişkin temliknamenin davalı noterin görev yaptığı Mersin 3. Noterliği’nde akdedildiği,söz konusu temlikname metni incelendiğinde ise,”temlik keyfiyetinin T.C Merkez Bankası … Şubesi’ne tebliğ
edilmesini kabul,beyan ve ikrar ederim ”şeklinde ibarenin olduğu gözönüne alındığında,davalı noterin temlik keyfiyetini T.C Merkez Bankası … Şubesi’ne tebliğ etmemesinde sorumluluğunun bulunduğu açık olmakla, ilk derece mahkemesince ” yapılan hatalı işlem ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunduğu, Noterlik Kanunun 162. maddesine göre “Noterlerin, stajyer, katip veya katip adayı tarafından yapılmış olsa dahi, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olan kişilere karşı bizzat sorumlu olacağı” şeklindeki doğru ve isabetli değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla,Bölge Adliye Mahkemesince,usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekilince yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken,hatalı değerlendirme ile kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun 371. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE, 10.06.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.