Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/7436 E. 2019/474 K. 23.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7436
KARAR NO : 2019/474
KARAR TARİHİ : 23.01.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı- birleşen dava davalısı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile aralarında 10 F 5611 plaka sayılı aracın 42.000 TL bedelle satılmasına ilişkin 07/08/2007 tarihli sözleşme yaptıklarını, davalının 12.000,00 TL ödediğini, ancak geriye kalan 30.000.00 TL’ nin ödenmemesi nedeni ile 01/12/2009 tarihinde aracı geri aldığını, kalan borcun davalı tarafından ödenemeyeceğinin anlaşılması üzerine davalıda kaldığı süre boyunca günlük 50 TL’den araç kullanım bedelinin kararlaştırıldığını, aracın 07.08.2007 ile 01.12.2009 tarihinde davalıda kaldığını belirterek 42.000,00 TL araç kullanım bedeli ile tarafınca ödenen 1.450,77 TL trafik cezaları ve taşıt vergilerinin davalıdan tahsili ile kendisine ödenmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde ve karşı davasında; davaya konu aracı davacıdan 42.000,00 TL’ye satın aldığını, 12.000,00 TL’sini peşin verdiğini, geri kalanını ise taksitler halinde ödediğini, davacıya borcunun kalmadığını ancak aracın resmi devrinin yapılmadığını, davacının kendisini oyaladığını ileri sürerek ödemiş olduğu 12.000,00 TL ile banka aracılığıyla davacının kredilerine yaptığı ödemelerin tespit edilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan alınarak tarafına ödenmesini dilemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulü ile 12.000,00 TL’nin davacı karşı davalı …’ dan tahsili ile davalı karşı davalı …’ ye verilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2014/14828 Esas- 2015/8814 Karar sayılı ve 18.05.2015 tarihli bozma ilamında “ Somut olayda taraflar arasındaki araç satışı, noter dışında yapıldığından 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d.maddesi uyarınca geçersizdir. Geçersiz satışlarda herkes aldığını aynen iade etmekle yükümlüdür. Ancak cezaların şahsiliği
prensibi gereği aracın davalının (birleşen dava davacısı) zilyetliği altında iken gerçekleşen trafik suçları nedeniyle verilen trafik cezalarından davalının sorumlu olacağı açıktır. Bu itibarla trafik cezaları yönünden sunulan deliller bu kapsam dahilinde değerlendirilip sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile asıl davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca, davalı (birleşen dava davacısı) yargılama sırasında 09.02.2009, 09.03.2009, 09.04.2009, 09.05.2009 ve 09.06.2009 tarihlerinde davacı (birleşen dava davalısı) adına ödeme yapıldığını gösterir toplam 6.559,63 TL’ lik 5 adet banka dekontunu dosyaya sunmuş olup, dekontların tarihlerinin davacının (birleşen dava davalısı) son ödemenin yapıldığını iddia ettiği 09.10.2007 tarihinden daha sonra olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece 09.10.2007 tarihinden sonra yapılan ödemeler yönünden de kabul kararı verilmesi gerekirken, bu alacak kalemlerine ilişkin red kararı verilmesi doğru görülmemiş, açıklanan tüm bu nedenler bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 26/09/2017 tarihli son kararında; asıl davanın kısmen kabulü ile 1.450,00 TL trafik cezası ve vergi ödemelerinin davalı karşı davacı …’ den tahsili ile …’ na ödenmesine, birleşen davanın kısmen kabulü ile, 21.859,63 TL’ nin davacı karşı davalı …’ndan tahsili ile …’ ye ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı- karşı dava davalısı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacı- karşı davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Bozma kararından sonra yapılan yargılama sırasında, davalı- karşı davacı davasını ıslah etmiş ve mahkeme de bu ıslahı dikkate alarak hüküm kurmuştur. Uyuşmazlık, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra davalı- karşı davacı tarafından yapılan taraf usul işlemi olan ıslahın mahkemece dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177. maddesinde belirtildiği üzere, ıslah tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Mahkemece, tahkikat aşamasının tamamlanmasının ve karar verilmesinin ardından verilen bozma kararından sonraki yargılama aşamasında ıslah yapılması mümkün değildir.
Islah kurumu, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’ un 83’üncü ve ardından gelen maddelerinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın ise 176’ncı ve devamı maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Islah, davacı veya davalının iddianın ve savunmanın değiştirilmesi yasağı kapsamındaki usul işlemlerini, karşı tarafın iznine ve hâkimin onayına bağlı olmaksızın belli kurallar çerçevesinde bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmesini sağlayan bir usul hukuku kurumudur.
Islahın yapılması bakımından kanunda bir sınırlama yapılmıştır. HMK’nın 176’ncı maddesinde (HUMK m. 83), davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; HMK’nın 177’nci maddesinde (HUMK m. 84, 85) ıslahın tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiştir.
Yargıtayın bozma kararı üzerine, davanın yeniden ilk derece mahkemesinde görülmesi aşamasında ıslah yapılıp yapılmayacağı konusunda ise kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu konuda 1086 sayılı HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seksen dördüncü maddesinin açık hükmü dairesinde ıslah, tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra tarafların bu yoldan faydalanması mümkün değildir.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 84’üncü maddesinde, ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğü ve temyiz faslında da bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla 84’üncü madde ile getirilen bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hâllerde işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O hâlde ıslahla ilgili kuralların yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanarak bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 06.05.2016 gün ve 2015/1 Esas 2016/1 Karar sayılı kararında 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas, 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına benzer gerekçelerle “Bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiş, yine Hukuk Genel Kurulu’nun 23.05.2018 tarihli, 2015/22-867 Esas ve 2018/1116 Karar sayılı ilamında da benzer hususlar vurgulanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise, Dairemizin 18.05.2015 tarihli bozma ilamı sonrasında mahkemece yapılan yargılamada davalı- karşı davacı tarafından 16.11.2015 tarihli ıslah dilekçesinin sunulduğu, mahkemece söz konusu ıslah dilekçesi dikkate alınmak suretiyle hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da nazara alındığında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından, mahkemece bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince davacı- karşı davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.