Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/7325 E. 2018/13147 K. 24.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7325
KARAR NO : 2018/13147
KARAR TARİHİ : 24.12.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki …… davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili ile asli müdahil vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, davalılardan …’nun davalılardan …’nun 390 parsel taşınmazındaki çiftliğinde çalıştığını, 02.07.2004 tarihinde, çalışan …… Halilov’un bu çiftlikteki çalışması esnasında sebep olduğu yangının ormana yayılması neticesinde kendilerinin zilyetliğindeki ……… Köyü,786 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ağaçların tamamen yandığını, meydana gelen zararın 34.300,00 TL olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek, bu zararının olay tarihi olan 02.07.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asli müdahil, bu yerin asıl sahibinin kendisi olduğunu, nitekim 1985 yılından itibaren bu yerin kendisinin zilyetliği altında bulunduğunu, bu nedenlerle maddi zararın tarafına ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar,yangının başlangıç mahallinin kendilerinin çiftlik arazisi olduğu iddiasının doğru olmadığını, alınan tespit raporunu ve tedbir istemini kabul etmediklerini, ayrıca çiftlikte ateş yakılmaması yolunda talimat olduğunu ve yangına karşı tam bir güvenlik bulunduğunu savunarak,davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece;yangının çıktığı yerin kesin ve net bir şekilde tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ile asli müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre,davacılar vekili ile asli müdahil vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Asli müdahale, hukukumuzda ayrı (genel) bir kanun hükmü ile düzenlenmiş değildir. 6100 sayılı HMK’nın asli müdahale başlıklı 65. maddesinde;
“(1)Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.
(2)Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.” hükmü getirilmiştir.
Asli müdahale talebiyle birlikte harç yatırılması, mahkemece asli müdahillik yönünden bir karar verilmesi gerekir.
Somut olaya bakıldığında ise;…’in 14.12.2010 tarihli dilekçesi ile eldeki davaya ilişkin olarak,söz konusu 786 parsel sayılı taşınmazın asıl sahibinin kendisi olduğu ve bu yerin 1985 yılından itibaren kendi zilyetliğinde bulunduğunu belirterek asli müdahale talebinde bulunduğu,mahkemece 18.10.2011 tarihinde …’in asli müdahale talebinin kabul edildiği ve asli müdahil tarafından harcın da tarafına verilen süre içerisinde yatırıldığı açıktır.Bu durumda mahkemece,asli müdahilin davası yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemiş olması ve yine asli müdahilin gerekçeli kararda hatalı şekilde ”fer’i müdahil” olarak nitelendirilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-Bundan ayrı,dosya kapsamında yer alan,davacıları ……… ………… İşletme Şefliği,davalıları eldeki davamızın davalıları olan ……… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/61 Esas-2018/214 Karar sayılı dosyasının(bozma öncesi 2005/38 Esas sayılı dosya) aynı yangın olayından kaynaklandığı,o dosyada mahkemece verilen ret kararının Yargıtay 4. H.D.’nin 22.12.2016 tarih ve 2016/2841 Esas-2016/12498 Karar sayılı ilamı ile ”söz konusu yangının davalılardan……Bıçakçıoğlu’na ait ve diğer davalıların çalıştırıldığı çiftlikte yakılan ateşin gerekli tedbirlerin alınmamış olması nedeniyle bitişikteki ormana sirayet etmesi sonucu oluştuğu,bu durumda mahkemece davalıların kusur durumlarının da araştırılması suretiyle zararın kapsamının belirlenmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulduğu,mahkemece bozma sonrası alınan kusur raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmeden kesinleştiği anlaşılmakla,söz konusu bu dava dosyasının eldeki davada kuvvetli delil teşkil ettiği nazara alınmak suretiyle inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken,hatalı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla mahkemece,asli müdahilin davası ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılması,bu değerlendirme yapılırken asli müdahilin eldeki davanın davacılarına karşı açtığı ve hak düşürücü süreden ret ile sonuçlanan ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nce onanan ……… Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/245 Esas-2012/315 Karar sayılı dava dosyasının da dikkate alınması,yine eldeki dava yönünden kuvvetli delil teşkil eden ve kabul ile neticelenen ve temyiz edilmeden kesinleşen ……… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/61 Esas-2018/214 Karar sayılı dava dosyasının da eldeki davada verilecek karar yönünden gözetilmesi suretiyle hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ; Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekili ile asli müdahil vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün asli müdahil yararına,üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davacılar yararına bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,24.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.