Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/7295 E. 2019/7630 K. 08.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7295
KARAR NO : 2019/7630
KARAR TARİHİ : 08.10.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle; daha önceden belirlenen, 08/10/2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av…. ile davalı vekili Av. … geldiler. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi gereğince, davalının babasına ait taşınmazda aktariye dükkânı olarak faaliyete başladıklarını, iş büyüyünce davalının babasının ortaklığın bozulması için baskıya başladığını, hatta bu nedenle taşınmazın tahliyesi konusunda takip yaptığını, 17/04/2013 tarihinde, davalının babası ve kardeşi tarafından darp edildiğini, bu konuda ceza davasının derdest olduğunu, ortaklığa ait dükkâna gidemediğini ve geliri alamadığını ortaklığın devamının mümkün olmadığını, dükkândan ayrılırken 120.000,00 TL’lik mal bulunmasına rağmen satışlar nedeni ile bu malın çok azaldığını, aktariye işini bilen kişinin kendisi olup, davalının bu işi bilmediğini, bu nedenle kendisinin olumlu müşteri iktibası çerçevesi içinde çok çabasının olduğunu, ortaklığın bozulması nedeni ile davacının yoksun kalacağı kazanç ve kar kaybının bulunduğunu beyan ederek, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, fesih kararı alınması halinde ortaklığa tasfiye memuru atanmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 25.000,00 TL … bedelinin tasfiye sonucu davacının hissesine düşecek %50 oranındaki kar payı ve kazanç kaybı karşılığı 25.000,00 TL’nin, %50 ortaklık payına düşecek katılım payı demirbaş bedeli ve dükkandaki satılacak malların bedeli olarak 50.000,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davacının dükkâna ait borçları ödeyememesi nedeni ile buradan tahliye edildiğini, depoda 120.000,00 TL’lik mal bulunmadığını, değişik iş dosyasında tespit edilen kadar ortaklığa ait mal bulunduğunu, davacıya düşen kira borçlarının da davalı tarafından ödendiğini, davacının borçlarının düşülmesi durumunda davalının davacıdan alacaklı olduğunu, davacının ortaklıktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirterek,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiş ve Dairemizin 26.04.2016 günlü ve 2015/14554 Esas 2016/6557 Karar sayılı ilamıyla; “…uyuşmazlığın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınarak tasfiye işlemi için belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan, yanılgılı ve eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; uyulan bozma ilamı uyarınca, “…taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinde, tasfiyenin sözleşme hükümlerine göre yapılmasına dair hüküm bulunmadığı, tarafların tasfiye memurunu da belirleyerek mahkememize bildirmedikleri, mahkememizce re’sen atanan tasfiye memurunun üç aşamalı olarak yapmış olduğu rapor sonucuna göre alacak ve borçlar ödendikten sonra net varlığın 17.426,15 TL olduğu, her iki ortağın ortaklıktaki paylarının %50 oranında olduğu, buna göre taraflar arasındaki 26/03/2010 tarihli adi ortaklık sözlemesinin tarafların iradesi ile birlikte somut davanın açılması ve davanın aynı zamanda tasfiyeyi de kapsaması dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne; taraflar arasındaki 26/03/2010 tarihli adi ortaklık sözleşmesinin feshi ile adi ortaklığın tasfiyesine,
Bilirkişinin üç aşamalı hazırlamış olduğu tasfiye raporlarında belirtilen bakiye net varlık ve tarafların adi ortaklıktaki pay oranları da gözetilmek suretiyle 8.713,00 TL alacağın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye taleplerin reddine,” karar verilmiş olup, karar taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davacı tarafın, adi ortaklığa konu kiralananın, kira borcuna yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Adi ortaklığın tasfiyesi, ortaklığın bütün mal varlığının belirlenip, ortakların birbiri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla, tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek ortaklığın aktifi ve pasifi arasındaki farkı tam olarak ortaya koymaktır.
Dosyada mevcut 01/03/2013 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ve kiraya verenin banka kayıtlarının tetkikinde; ortaklığa ait aktar dükkanın davalının babası … tarafından aylık 1.500 TL bedelle taraflara kiralandığı, bilahare taraflar arasında uyuşmazlığın yaşanması üzerine davalı tarafından taşınmazın, boş olarak 15/08/2013 tarihinde kiraya verene teslim edildiği; kira borcunun nisan, mayıs, haziran ve temmuz aylarına ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan ve tasfiye memuru tarafından tanzim olunan (borç-alacak kısmında yer verilen) tasfiye raporunda, kira borcunun (kiraya veren … beyanı esas alınarak aylık kira 3.000 TL olarak değerlendirilmiştir) 12.000 TL olarak hesaplandığı; yine davacı tarafından, … banka hesabına 25.04.2005 ve 17.05.2013 tarihlerinde ayrı ayrı 350 TL para yatırılmış olduğu, ihtilaflı olan 6. ve 7. aya ilişkin banka kayıtlarının temin edilmeden tasfiye hesabı yapıldığı görülmüştür.
Buna göre; tasfiye memuru tarafından kira kontratı ile belirlenen kira bedeli ile davacı tarafından (kiraya verenin hesabına yatırmış olduğunu belirttiği aylara ilişkin) ihtilaflı aylara ilişkin yapılan ödemeler dikkate alınarak tasfiye hesabı yapılması gerektiği halde sadece kiraya verenin beyanı esas alınarak tasfiye hesabı yapılması doğru olmamış bu husus bozmayı gerektirmiştir.
3-) Davalının vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazı yönünden;
Konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen davalarda vekalet ücreti, nispi tarifeye göre hesaplanır. Davanın tamamen veya kısmen kabulü yada reddedilmesi halinde ise, nispi vekalet ücreti kabul yada reddedilen müddeabihin değeri üzerinden hesaplanır.
Somut olayda mahkemece, davanın kısmen kabul-kısmen reddine karar verildiği halde, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına, talep edilen toplam bedel dikkate alınarak nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı taraf yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428 inci maddesi gereğince davalı taraf yararına BOZULMASINA, 2.037’şer TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınıp yekdiğerine verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.