Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/7254 E. 2019/6465 K. 10.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7254
KARAR NO : 2019/6465
KARAR TARİHİ : 10.09.2019

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 10/09/2019 tarihinde davacı vekili Av…. ile davalı vekili Av…. geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; murisi Kütay tarafından düzenlenen vasiyetname ile davalı lehine tasarrufta bulunduğunu, vasiyetnamede şekil şartlarının yerine getirilmediğini, TMK 533. madde gereği memurun vasiyetnameye tarih koyarak imzalaması gerektiğini, bu hususun bulunmadığını, vasiyetnamenin okunması için murise verilmediğini, imzasının alınmadığını, 534. maddeye göre vasiyetçinin vasiyeti okuduğunu, son isteklerini içerdiğini, memur huzurunda iki tanığa söylemesi, tanıklarında kendi önlerinde vasiyetnameyi okuduğunu, son isteklerine uygun olduğuna ve yeterli gördüklerine dair beyanda bulunmaları gerektiğini, bu yönlerden de eksiklik olduğunu, aynı memur tarafından işlemlerin tamamlanması gerektiğini, ancak bütün işlemlerde Noter … ismi yazılı olduğu halde noter vekili … adına kaşe basılarak imzalandığını, murisin fiil ehliyetinin bulunmadığını, rapor tarihinden 26 gün sonra notere gidildiğini, muhtemelen murisin iradesinin sakatlandığını, baskı ve korkutma olduğunun düşünüldüğünü belirterek; vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; muris ile arasında anne oğul ilişkisi olduğunu, kendisini manevi oğlu olarak kabul ettiğini bu nedenle vasiyetnamenin düzenlendiğini, murisin fiil ehliyetine sahip olduğunu ve vasiyetnamenin yasanın öngördüğü şekil şartlarını taşıdığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; vasiyetnamenin usulüne uygun düzenlendiği, ATK raporuna göre fiil ehliyetine haiz olduğu, ayrıca dinlenen tanık beyanlarıyla da davacının iddialarının ispatlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalının murisin komşusunun oğlu olduğu, doğduğu tarihten itibaren davacı tarafından evlat gibi sahiplenildiği, manevi oğlu olarak kabul ettiği, davalının ölene kadar murise evlatlık yaptığı ,tüm ihtiyaçlarını karşıladığı sağlık sorunlarıyla ilgilendiği ATK raporuna göre murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte fiil ehliyetine haiz olduğu, davaya konu vasiyetnamenin TMK’nın 532. Maddesinde yer alan şekil şartlarını taşıdığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacının ehliyetsizlik ve irade sakatlığına yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacıların şekil eksikliğine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Okuma yazma bilenlere özgü resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine ilişkin şekil şartları TMK’nın 532-534. maddelerinde belirlenmiştir.
TMK. m. 532. Resmi vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmi memur tarafından düzenlenir.
Resmi memur, sulh hakimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.
Bu kapsamda; Resmi vasiyetnamenin; işlemde birlik prensibi uyarınca, vasiyetçinin vasiyetnameyi okumasından sonra, aşamalarında araya fasıla girmeksizin tamamlanması gerekir. Resmi memurun yaptığı işlemler tevsik işlemi olduğu için, baştan itibaren Aynı memur tarafından yapılması ve son imza işleminin de tahriri alan, okuyan ve vasiyetçi ile tanık sözlerini dinleyen, yazdıran memur tarafından yapılması zorunludur. Bu yön işlemlerde birlik prensibinin zaruri bir sonucudur.
Memurun işlevi başlıklı 533. maddede; “Mirasbırakan, arzularını resmi memura bildirir. Bunun üzerine memur, vasiyetnameyi yazar veya yazdırır ve okuması için mirasbırakana verir. Vasiyetname, mirasbırakan tarafından okunup imzalanır.
Memur, vasiyetnameyi tarih koyarak imzalar.”
Tanıkların katılmasına ilişkin 534. maddede; “Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra mirasbırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder.
Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.
Vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.” hükümleri getirilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; muris tarafından düzenlenen 22/02/2011 tarihli vasiyetname ile davalı lehine taşınmaz ve eşya vasiyeti yapıldığı, TMK m. 532 uyarınca işlemde birlik prensibine aykırı olarak, dava konusu vasiyetnameye “….ben Gaziantep 9. Noteri…,… görev yaparken yanıma gelen….şeklinde başlanıldığı, düzenlendikten sonra Başkatip … adına kaşe basılarak imzalandığı, ayrıca murisin TMK m. 534/1’e göre vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan etmediği, yine TMK m. 534/2 gereği, tanıkların murisin beyanının kendi önlerinde yapıldığına ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerine dair vasiyetnamede yazılı ve imzalı ifadelerinin bulunmadığı görülmektedir.
O halde, ilk derece mahkemesince; açıklanan nedenlerle TMK’nın 532 ve 534. maddelerinde öngörülen şekil şartlarına aykırı olarak düzenlenen vasiyetnamenin iptali hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 10/09/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.Başkan