Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/7147 E. 2019/4439 K. 13.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7147
KARAR NO : 2019/4439
KARAR TARİHİ : 13.05.2019

MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; muris … ‘ ın mirasçıları olduklarını, davalıların ise muris … ın varisleri olduğunu, mütevveffaların kardeş olduğunu, murislerinin vefatından sonra, … ‘ ın varisleri ile biraraya gelerek aralarında hesap gördüklerini ve …’ ın murislerine borcu olduğunun ortaya çıktığını ileri sürerek, 4. 000 EURO alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişlerdir.
Davalılar; …’ın 25/10/2000 yılında vefaat ettiğini, Euro’ nun ise 01/01/2002 tarihinde piyasaya çıktığını, bu itibar ile tarafların euro üzerinden hesap görme imkanı ve ihtimalinin olmadığını, … ‘ ın mirasçıları ile müvekkilleri arasında yapılan ve bizzat …’ un eşi … un eli ürünü olarak yazıya dökülen hesaplaşma olduğunu, bu hesap neticesinde kendilerinin 5030 Alman Markı borçlandıklarını, borcun ise o dönemde davacılara ödenmek suretiyle sona erdiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava; tarafların, murislerinin ölümlerinden önceki borç ilişkileri nedeniyle yapılan mahsuplaşma neticesinde ortaya çıkan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık; davaya konu olayda ispat yükünün davanın hangi tarafı üzerinde olduğu noktasında toplanmaktadır.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.
HMK’nun 187. (…nun 238.) maddesinde “İspatın konusu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz” hükmü getirilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.madde hükmüne paralel olarak düzenlenen HMK’nun 190.maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta; davacılar murisleri dolayısıyla alacaklı olduklarını iddia etmiş davalıların tamamı ise borç ilişkisini cevap dilekçeslerinde ve mahkeme huzurundaki sözlü beyanlarında kabul etmekle birlikte, borcun miktarı hususunda itirazda bulunarak, borcun ödendiğini ifade etmişlerdir. Bu durumda davada ispat yükü, borç ilişkisini kabul etmekle birlikte ödeme iddiasında bulunan davalı tarafa düşmektedir. Davacının, borcun ödenmediğini ispat etmesi söz konusu değildir. Davacıların, ispat yükü kendilerinde olmamasına rağmen HMK7nun 227.maddesi gereğince davalılara yemin teklifinde bulunması usulsüz olup, davacılar açısından bağlayıcı değildir.
Bu aşamada; borç ilişkisinin asıl taraflarının kardeş olmaları nedeniyle, uyuşmazlığın çözümünde ispat hukuku yönünden geçerli kuralların neler olduğu ve tarafların mirasçı olmalarının uygulanacak kurallara bir etkisi olup olmadığı üzerinde de ayrıca durmak gerekmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 189/3. maddesi uyarınca “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar, başka delillerle ispat olunamaz. ” Aynı Kanunun 200/I maddesi ” senetle ispat” maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebilir.” Yine Aynı Kanunun 201 maddesinde de “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin … liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamayacağı ” açıklanmıştır. Nihayet 203. maddesinde de; “senetle ispat zorunluluğunun istisnaları” na yer verilmiş ve hangi hallerde tanık dinlenebileceği belirtilmiştir.
HMK’nun 203. maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca; “altsoy, üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki hukuki işlemler, miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla ispat edilebilir. ” Burada mirasçı taraflar bakımından da bu hükmün uygulanma imkanı bulunup bulunmadığı hususuna değinmek gerekecektir. Borç ilişkisinin taraflarının mirasçıları(küllü halefiyet ilkesi gereğince taraf kavramına dahildir. Bu nedenle, mirasçı, mirasbırakanın taraf bulunduğu bir borç ilişkisinde ileri sürülen iddiayı yukarıda belirtilen istisnai yasa hükmünden yararlanarak tanıkla ispat edebilir.
Yukarıda yazılı yasa hükümleri ve açıklamalar çerçevesinde; mahkemece, ispat külfetinin davalılarda olduğu gözetilerek, ödeme iddiasında bulunan davalılara delillerini ibraz etmeleri için mehil verilerek oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, ispat külfeti ters çevrilerek, ve ispat kurallarının uygulanmasında hataya düşülerek davacı taraf yönünden bağlayıcı bulunmayan yemin teklifi sonrası alınan davalı taraf beyanlarına itibar edilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.