Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/7093 E. 2019/4820 K. 22.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7093
KARAR NO : 2019/4820
KARAR TARİHİ : 22.05.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, muris …’nun 01/01/2008 tarihinde vefat ettiğini, murisin … Noterliğince düzenlenen 01/01/2002 tarihli vasiyetname ile bazı taşınmazlarını kendisine bıraktığını, söz konusu taşınmazlarla ilgili tapu işlemlerinin yapılabilmesi için vasiyetnamenin tenfizi gerektiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davacı vekilinin 29/04/2014 tarihli duruşmada vekillikten çekildiğini, durumun davacıya 27/06/2014 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilen tebligat ile bildirildiği, davacının ise duruşma gün ve saatinden haberdar olmasına rağmen 09/09/2014 tarihli duruşmaya gelmediği, davayı takip etmediği, bu nedenle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, bu tarihten sonra davacının süresi içerisinde davasını yenilemediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamında öncelikle çözümlenmesi gereken husus; vekillikten çekilme dilekçesi ile duruşma gün ve saatinin davacı asile 7201 Sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde bildirilip bildirilmediği, buna bağlı olarak da dosyanın işlemden kaldırılması ve ardından da açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 150. maddesi uyarınca davacının ancak usulüne uygun bir şekilde davet edilip de duruşmaya gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceğini bildirdiği durumlarda dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilebilir.
Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesinde gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Muhatabın adresi davacı tarafından bildirilecek ve normal tebligat çıkarılacaktır. Bildirilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adresi olması arasında fark bulunmamaktadır. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, tebligat, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre çıkarılacaktır. Tebligat Kanunu’nun 10/2 ve 21/2. maddelerini farklı şekilde yorumlayarak başka adresi bilinmediği gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine doğrudan doğruya 21/2. maddeye göre tebligat çıkartılması doğru olmaz. Bu davranış Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olur ve muhatabın savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Hem yasa metninde, hem yasanın uygulanmasını gösteren yönetmelikte ve hem de madde gerekçesinde muhatabın sadece adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bilinen adres olarak bildirilmesi halinde doğrudan doğruya Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı açıklamasına yer verilmemiş, bilakis bildirilen adrese tebligat yapılamaması halinde 21/2. maddeye göre tebligat yapılacağı önemle vurgulanmıştır. Adres kayıt sistemindeki adres, tebligat yapılamayacağı açıkça anlaşılan bir adres olmadığı için öncelikle normal bir tebligat çıkartılarak, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesinde ve Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinde muhatap lehine olan araştırmaların yapılarak tebligatın kendisine ulaşması ve bilgilendirme işleminin yerine getirilmesi gerekir.
Somut davada; davacı asile vekillikten çekilme dilekçesi ile duruşma gün ve saatini bildiren tebligatın yukarıda belirtilen usüllere aykırı olarak öncesinde normal tebligat çıkartılmadan doğrudan mernis adresi yazılmak suretiyle usulsüz tebliğinin söz konusu olduğu, sonuç itibariyle davacı asile duruşma gün ve saatinin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği belirlenmiş olup mahkemece davacının duruşmadan haberdar olduğu ve duruşmaya katılmadığı gerekçesiyle, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacıya duruşma gününün usulüne uygun bildirilmesinin ardından hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, usulsüz tebligat esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın 6100 sayılı HMK’ ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK’ un 428. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.