Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/6846 E. 2019/5056 K. 28.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6846
KARAR NO : 2019/5056
KARAR TARİHİ : 28.05.2019

MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 28.05.2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacılar gelmedi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve taraflardan kimsenin gelmediği anlaşılmakla işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; davalı ile kardeş olduklarını, muris(babaları) …’e ait, 03.12.20107 tarihli vasiyetnamenin düzenlendiği tarih itibariyle murisin yatalak hasta olmasına ve gözleri görmemesine karşın, sağlık kurulu raporu yerine Alaşehir Sağlık Ocağı Tabipliği’nden alınan rapora dayalı olarak vasiyetname düzenlendiğini, ayrıca murisin davalının baskısı altında bu vasiyetnameyi yapmış olduğunu belirterek, … Noterliği’nin 03.12.2007 tarih ve 16794 yevmiye numaralı düzenleme şeklindeki vasiyetnamenin ehliyetsizlik ve irade fesadı nedeni ile iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; dava konusu vasiyetnamenin murisin son arzularını içerdiğini ve vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte murisin akıl sağlığının yerinde olup, baskı yapılmasının söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; vasiyetnamenin yapıldığı tarih itibari ile davacının herhangi bir akli melaikelerini ve fiil ehliyetini kaybedecek bir hastalığa dücar olmadığının ve tedavi dahi görmediğinin anlaşılması karşısında, dosyanın ATK’ya gönderilmesine dahi gerek görülmediği ve davacının ehliyetsizlik iddiasını ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 19.04.2016 tarihli ve 2016/4063 Esas-2016/6069 Karar sayılı ilamı ile “…. mahkemece; davacı tarafın ehliyetsizlik iddiası yönünden, işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması; irade fesadı iddiası yönünden de dosyadaki deliller değerlendirilip, hangisine üstünlük tanındığı belirtilerek gerekçelendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddine ilişkin hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın ehliyetsizlik sebebine dayalı vasiyetnamenin iptali davası olduğu, Adli Tıp Kurumu’nun 25/10/2017 tarihli raporunda, miras bırakan …’in vasiyetname düzenleme tarihi olan 03/12/2007 tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun tespit edildiği, vasiyetnamenin yapıldığı tarih itibari ile davacının herhangi bir akli melaikelerini ve fiil ehliyetini kaybedecek bir hastalığa dücar olmadığının ve tedavi dahi görmediğinin anlaşılması karşısında, davanın sadece ehliyet yönünden açılmış olduğu ve taleple bağlılık ilkesi gereği başkaca husus araştırılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle vasiyetnamenin ehliyetsizlik nedeniyle iptali iddiasının yerinde olmadığının mahkemece belirlenmiş olmasına göre, davacı tarafın bu yönlere ilişen temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Kural olarak, bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Bozma ilamında, davacı tarafın vasiyetnamenin iptaline ilişkin istemini, ehliyetsizlik iddiası yanında, murisin davacı tarafça baskı altına alındığı, eş söyleyiş ile murisin iradesinin sakatlanmış olduğu iddiasına da dayandırdığı, buna karşın mahkemece davacının bu iddiasına ilişkin olarak inceleme ve araştırma yapılmadığı, gerekçeli kararda bu hususa değinilmediği, irade fesadı iddiası yönünden de dosyadaki deliller değerlendirilip, hangisine üstünlük tanındığı belirtilerek gerekçelendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de bozma ilamında belirtildiği şekilde irade fesadı iddiası yönünden bir inceleme yapılmamış olması, sadece ehliyetsizlik iddiasının değerlendirilmiş olması, usuli kazanılmış hakkın dikkate alınmaması doğru görülmemiş,
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.