Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/6744 E. 2019/1129 K. 14.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6744
KARAR NO : 2019/1129
KARAR TARİHİ : 14.02.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; … Ltd. Şirketi’ni kurmuş olan tarafların, davalının paydaşı bulunduğu 922 numaralı parselde daha önceden temel betonu atılmış olan yapının kır lokantası olarak inşası ile dört adet bungalov tipi bina yapımı ve işletimi konusunda anlaştıklarını, müvekkilinin anlaşma gereği restoranın inşasını tamamlayarak faaliyete soktuğunu, bungalovların yapımı sırasında ise taraflar arasında anlaşmazlık çıktığını, dava konusu gayrimenkul üzerinde diğer hissedarlar tarafından ortaklığın giderilmesi davasının açılması üzerine davalının gayrimenkul üzerinde inşa edilen lokanta ve bungalovlar için lehine tespit talep ettiğini, müvekkilinin davaya müdahil olduğunu, ancak parselde hissedar olmayan müvekkilinin davaya müdahil olmasında hukuki yarar bulunmadığı ve davalıya karşı sebepsiz zenginleşme nedeni ile alacak davası açabileceği gerekçesi ile müdahillik talebinin reddedildiğini, ayrıca tespit davasında müvekkili tarafından yaptırılmış olan binaların değerinin 170.000 TL olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle davalının müvekkiline karşı sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; 170.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, ilk hüküm öncesi davaya cevap vermemiş, bozma sonrası dilekçesinde; zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacının hak iddia ettiği ve taşınmaz üzerinde mevcut restrona el atıldığı iddiası ile önceden müdahalenin meni talebi ile davalıya karşı 22.12.2016 tarihinde … 3.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/902 esas 2008/1 karar sayılı dosyası ile dava ikame edildiğini ve bu davanın HUMK 409/5 uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, davacı tarafından ileri sürülen maddi vakaların gerçek olmadığını, haksız yarar sağlamak amacıyla dava açıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece verilen ilk hükümde; davanın kısmen kabulü ile 157.489 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2015/17524 esas 2016/11706 karar sayılı 18/10/2016 tarihli ilamıyla;
“…….Şu durumda, dava dilekçesinin usulünce davalıya tebliğ edilmediği, dolayısıyla taraf teşkili sağlanmadan hüküm tesis edilmiş olduğu ortadadır.
Buna göre, mahkemece; dava dilekçesinin, usulünce davalıya tebliğ edilmesi ve savunma olanağı tanınması, sonrasında ise davanın esasına girilerek hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı sonrasında mahkemece; taraflar arasında limited şirketi üzerinden ortak iş yapma iradesinin sona erdiği 2005 yılından itibaren iki yıl içinde açılması gerekirken iş bu davanın 27.01.2014 tarihinde açıldığı, zamanaşımını kesen … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/443 Esas sayılı dosyasına asli müdahale ile açtığı davasının ise 16.09.2010 tarihinde açılmış olması nedeniyle davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davasının 2 yıllık süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacağı ilişkin olduğundan zamanaşımı definin buna göre çözümlenmesi gerekir.
BK 66. maddesinde yeralan düzenlemeye göre, iade alacaklısının geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra nedensiz zenginleşmeden doğan iade istemi zamanaşımına uğrar. 6098 sy TBK 82. maddesinde ise aynı ilkeler benimsenmiş, ancak 1 yıllık süre 2 yıl olarak kabul edilmiştir. Bir yıllık sürenin başlaması için, iade alacaklısının kendisi aleyhine zenginleşen kişiyi ve zenginleşmenin kapsamını (nedensiz olarak uğranılan malvarlığı azalmasını) bilmesi aranmalıdır. Zira, davalının zenginleşmesinin, davacının hukuk alanının ihlali sonunda elde edildiği bilinmeden dava açılamaz.
Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafça limited şirket ortaklığı kapsamında iş yapımı nedeniyle davalının hissedarı olduğu taşınmaz üzerine yapı inşa ettiğini belirterek davalının sebepsiz zenginleştiği iddiasıyla alacak davası açtığı, mahkemece taraflar arasında iş yapma iradesinin sona erdiği tarih olan 2005 yılının zamanaşımının başlangıcı olarak kabul edilmiş ise de, davalının hissedarı olduğu taşınmaz yönünden 25/12/2006 tarihinde açılan ortaklığın giderilmesi davası sırasında davalı tarafından 23/12/2009 tarihinde diğer paydaşlar aleyhine dava konusu yapılara yönelik muhtesat aidiyetinin tespiti davası açıldığı, davacınında 16/09/2010 tarihinde asli müdahil olarak muhtesata ilişkin yargılamaya katıldığı, yargılama neticesinde 21/05/2013 tarihinde verilen hükümle muhtesatların davalı … tarafından oluşturulduğunun tespitine, davacı …’ın ise tapuda pay sahibi olmadığı, kendisinin tespit istemekte hukuki yararı bulunmadığı, harcamış olduğu miktar var ise sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayrı davada isteyebileceği gerekçesiyle asli müdahaleye yönelik talebinin reddedildiği, verilen kararın 09/09/2013 tarihinde kesinleştiği, söz konusu davanın temyize konu işbu dava yönünden kesin hüküm oluşturmadığı ve 27/01/2014 tarihinde açılmakla zamanaşımı süresinin geçmediği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece; dava konusu alacak iddiası yönünden zamanaşımı süresinin geçmediği dikkate alınarak işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.