Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/6661 E. 2019/4464 K. 14.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6661
KARAR NO : 2019/4464
KARAR TARİHİ : 14.05.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 14/05/2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı vekili Av. … ile davacı vekili Av. … geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; Niğde Devlet Hastanesi ve … Ağız Diş Sağlığı Merkezinin davalıdan almış olduğu elektrik enerjisine uygulanan tarife ile ilgili olarak faturalandırma işleminin mevzuata uygun yapılmadığının tespit edildiğini, faturalarda ticarethane için belirlenen birim fiyatlarının esas alınması ve elektrik tüketim vergilerinin yersiz tahakkuk ettirilmesi sonucu müvekkili kuruma fazladan ve yersiz olarak tahakkuk ettirilen 122.845,29 TL’nin fatura ödeme tarihleri itibariyle işletilecek ticari temerrüt faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle talebini 247.283,61 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, özelleştirme öncesi tahsil edilen alacaklarla ilgili iade taleplerinin TEDAŞ Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, abone gurubuna itiraz etmeyen, abone gurubu değişikliği için girişimde bulunmayan ve mevcut abone gurubuna ait birim fiyat üzerinden tüketim bedellerini rızaen ödemeye devem eden davacının geriye yönelik bir talep hakkı bulunmadığını, mevzuata aykırı bir durum gerçekleşmediğini belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile 247.283,61 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizin 25.05.2017 tarih ve 2016/210 Esas- 2017/8019 Karar sayılı ilamı ile “….davacı tarafın tüm ve davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerektiği, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında, davacı kurumun … grubu kapsamında sayılması gerekirken ” B.I Ticarethane Abone” grubuna dahil edilerek işlem yapıldığından toplam 112.738,47 TL fazladan davalı kuruma ödeme yapıldığı sonucuna ulaşılırken, fazladan ve yersiz tahsil edildiği belirtilen bedelin hesaplanmasına ilişkin herhangi bir abone grupları verisi, karşılaştırması veya hesaplama tekniği kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporlarının bu haliyle davada uyuşmazlığı çözecek nitelikte, somut ve bilimsel verilere dayalı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, davacının elektrik tüketimlerinin resmi sağlık kuruluşları abone grubu tarifesi üzerinden faturalandırılması yapmak suretiyle, ticarethane abone grubuna dahil edilmesi nedeniyle, fazla ödenen miktarın tespiti için önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak 3 kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden, ilgili yönetmelik hükümleri değerlendirilerek, farklı abonelik gruplarının hesaplamasını da gösterir, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen hususlar gözardı edilerek, mahkemece eksik bilirkişi raporlarına dayanarak, yazılı gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş…” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile, 249.294,70 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında, davacı 25.04.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 19.02.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile arttırdığı talebini ikici kez artırarak 249.294,70 TL’nin davalıdan tahsilini istemiş ve mahkemece ikinci kez ıslah edilen talep esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bir davanın yargılaması sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca bozulmasından sonra tarafların ıslah isteminde bulunmalarına imkan olmadığı 04/02/1948 tarihli ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile kabul edilmiştir. Nitekim, 06/05/2016 tarihli ve 2015/1 Esas 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile de “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04/02/1948 tarihli ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir. Ayrıca HMK’nun 176/2 maddesi gereğince, aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.

Bu nedenle, mahkemece; davacının ikinci kez ıslahtan önceki talepleri dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bozmadan sonra yapmış olduğu ikinci ıslah talebi dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Bundan ayrı olarak; kural olarak, bozma kararına uyulmakla; orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda mahkeme için zorunluluk doğar. Öte yandan, bozma kararı dışında kalan yönler ise kesinleşir.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Mahkemece, bozma ilamı öncesi verilen kararda davanın kabulü ile 247.283,61 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesine ve söz konusu karara karşı davacının temyiz itirazlarının reddine karar verilmesine karşın, davalı yararına oluşan usuli müktesep hak gözardı edilerek bozma ilamı sonrası verilen kararda davanın kabulü ile, 249.294,70 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesi( faiz başlangıcının öne çekilmesi) usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün HUMK’nun 428 inci maddesi gereğince ikinci bendde açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.