Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/6184 E. 2018/12612 K. 11.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6184
KARAR NO : 2018/12612
KARAR TARİHİ : 11.12.2018

Davacılar – birleşen davada davalılar ……… A.Ş ve … ile davalılar – birleşen davada davacılar……… ve Tic. Ltd. Şti, …, … ve ………Tic. Ltd. Şti. aralarında birleştirilerek görülen …… ortaklığın tasfiyesi davalarına dair … …… 3. Asliye Ticret Mahkemesinden verilen 26/04/2017 tarihli ve 2014/484 Esas – 2017/435 Karar sayılı hükmün bozulması hakkında dairece verilen 24/04/2018 tarihli ve 2017/16587 Esas – 2018/4361 Karar sayılı ilama karşı davalılar – birleşen davada davacılar vekili tarafından kararın düzetilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; dava dışı ……… Bakanlığının 2000 yılında ihalesini yaptığı deprem konutlarına kendilerinin teklif vermeleri ve ihalenin uhdelerinde kalması halinde de ihale konusu işin % 50 ortak olarak birlikte yapılması için davalılarla …… ortaklık oluşturduklarını, ihale konusu işin kendilerinde kaldığını, yüklenilen işi tamamladıklarını ve kesin kabulün 28/02/2002 tarihinde yapıldığını, ancak ihale konusu işten dolayı 2001 yılı fiyatlarıyla 5.640.750.510.794 TL (yeni 5.640.750 TL) zarara uğranıldığını, davalıların uğranılan zararın yarısından sorumlu olduklarını, ancak davalıların bu nedenle verdikleri bonoların bedelini ödemedikleri gibi sahtecilik iddiasıyla şikayette bulunduklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 300.000 TL’nin bonoların verildiği 25/02/2004 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep etmişlerdir.
Davalılar; zamanaşımı süresinin dolduğunu, esas yönünden ise davacılarla aralarında anılan işe ilişkin sözlü veya yazılı bir …… ortaklık kurulmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; taraflar arasında …… ortaklık ilişkisinin şifahi olarak kurulduğu, davaya konu işin kesin kabulünün 28/02/2002 tarihinde yapıldığı, dava tarihi itibariyle BK’nun 126 ncı maddesinin …… fıkrasındaki beş yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen hüküm, davacıların temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 10/05/2011 tarihli ve 2010/12809 Esas 2011/7625 Karar sayılı ilamıyla özet olarak; taraflar arasındaki …… ortaklığın fesih ve tasfiye edildiği iddia ve ispat edilemediği için zamanaşımı süresinin henüz başlamadığı, dava konusu olayda taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı ve tasfiye ile ilgili bir anlaşmada bulunmadığı için tasfiyenin BK’nun 539 ve devamı maddelerine göre yapılması ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi için bozulmuştur.
Davalılar birleşen davada; …… ortaklığın zarar etmesine davalılar …… A.Ş. ve …’ın sebebiyet verdiğini, BK’nun 628 inci maddesi uyarınca davalıların asıl dava da iddia ettikleri zarardan bizzat sorumlu olduklarını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 30.000 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılar alacağından takas ve mahsubuna karar verilmesini talep etmişlerdir.
Asıl davada davacılar 28/08/2013 tarihli ıslah dilekçesiyle; taleplerini 2.820.375,25 TL’ye yükseltmiş, 18/01/2017 günlü dilekçe ile de alacak taleplerini 22/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarı olan 1.811.103,10 TL olarak tashih etmişlerdir.
Mahkemece; yapılan işten dolayı ortaklığın zarar ettiğinin alınan her iki bilirkişi raporu ile sabit olduğu gibi tarafların da kabulünde olduğu, davalıların ortaklık süresince müşterek müteselsil sorumlu olacakları zararın meydana geldiğini görmedikleri ve deprem konutlarının yapımı süresince maliyet durumunu bilmedikleri yönündeki savunmalarının yerinde olmadığı, benimsenen bilirkişi raporlarıyla belirlenen toplam 3.622.206,20 TL tutarındaki zararın yarısı olan 1.811.103,10 TL den davalıların sorumlu olduğu, alınan ilk rapora göre asıl davayı ıslah eden davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddinin gerektiğinden bahisle, asıl davanın kısmen kabulü ile 1.811.103,10 TL’nin dava tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, birleşen davanın reddine dair verilen hüküm; tarafların temyizi üzerine Dairemizin 24/04/2018 tarihli ve 2017/16587 Esas 2018/4361 Karar sayılı ilamıyla;
(…1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, birleşen davaya yönelik davalı- birleşen dava davacısı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, asıl davaya yönelik davalı-birleşen dava davacısı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, davacı-birleşen dava davalısı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-) Bozma ilamı ile taraflar arasında …… ortaklık kurulduğu hususu tartışmasız hale gelmiştir. Bozma ilamında, dava konusu olayda, taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı ve tasfiye ile ilgili bir anlaşmada bulunmadığı için tasfiyenin BK’nun 539 ve devamı maddelerine göre yapılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; 2000 yılı inşaat maliyetleri doğrultusunda 538 dairenin imalat maliyetinin 8.881.086,20 TL olduğu, ihale nedeniyle alınan hakediş bedelinin 5.258.880 TL düşüldüğünde, …… ortaklığın toplam zararının 3.622.206,20 TL olduğu tespit edilmiş, mahkemece, belirlenen toplam zararın %50’si olan 1.811.103,10 TL’den davalı tarafın sorumlu olduğu kabul edilerek hüküm tesis edilmiş ise de bozma ilamında belirtilen şekilde tasfiyenin BK’nun 539 ve devamı maddelerine göre yapılmadığı anlaşılmıştır.
O halde mahkemece; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen …… ortaklık hükümleri dikkate alınarak, aynı kanunun 642 ve devamı maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir.
(…)Bütün bu açıklamalar ışığında, mahkemece, taraflar arasındaki …… ortaklığın varlığının ispat edildiği ve ortaklık konusu işte gerçekleştirildiği dikkate alınarak, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekmektedir. Mahkemece; değinilen bu yönler dikkate alınmadan, özellikle TBK’nun 643 üncü. maddesi dikkate alınmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…)
Gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına karşı davalılar – birleşen davada davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamında açıklanan gerekçelere göre, düzeltme dileğinde ileri sürülen sebepler HUMK’nun 440 ıncı maddesindeki yazılı hallerden hiç birisine uymadığından, davalı – birleşen davada davacı tarafın sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalılar, temyiz dilekçelerinde asıl davada alınan bilirkişi raporunun yeterli olmadığını ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmişlerdir.Davalıların asıl davaya yönelen iş bu temyiz itirazları yerindedir. Ne var ki, dairemiz bozma ilamında zuhulen davalıların asıl davaya yönelen temyiz itirazlarının tümden reddine karar verilmiştir.
Bundan ayrı, bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında, davacılar 28/08/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki taleplerini arttırarak 2.820.375,25 TL’nin davalılardan tahsilini istemiş ve mahkemece ıslah edilen talep esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bir davanın yargılaması sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca bozulmasından sonra tarafların ıslah isteminde bulunmalarına imkan olmadığı 04/02/1948 tarihli ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı ……… kararı ile kabul edilmiştir. Nitekim, 06/05/2016 tarihli ve 2005/1 Esas 2006/1 Karar sayılı ……… kararı ile de “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04/02/1948 tarihli ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı ……… Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
Bu nedenle, mahkemece; davacıların ıslahtan önceki talepleri dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, ıslah talebi dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, hüküm bu nedenle de davalı-birleşen davada davacı taraf yararına bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı – birleşen davada davacı tarafın sair karar düzeltme itirazlarının reddine, HUMK’nun 440 ıncı ve HMK’nun 304 üncü maddeleri uyarınca ikinci bentte açıklanan gerekçenin Dairemiz bozma ilamına ilave edilerek hükmün bu gerekçe ile davalı-birleşen davada davacı taraf yararına BOZULMASINA, aynı bentte açıklanan nedenlerle Dairemiz bozma ilamının (1) nolu bendi ile (SONUÇ) bölümünde yer alan “…asıl davaya yönelik davalı-birleşen dava davacısı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,” ifadesi ile yine (SONUÇ) bölümünde yer alan “… 1.630 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı-birleşen dosya davacısından alınarak davacı-birleşen dava davalısına verilmesine,” ifadelerinin çıkartılarak yerlerine sırasıyla “asıl davaya yönelik davalı-birleşen dava davacısı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,” ve “1.630’ar TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin yekdiğerinden alınarak yekdiğerine verilmesine,” ifadelerinin yazılmasına, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 11/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.