Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/5156 E. 2018/11689 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5156
KARAR NO : 2018/11689
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalının elektrik abonesi olduğunu, 10.08.2012 – 12.06.2013 tarihleri arasındaki dönemlere ait kaçak tahakkuk ve otomatik dönem tahakkuk fatura bedellerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek,itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiş, duruşmada taşınmazı 20.12.2012 tarihinde kiralayarak fiilen kullanmaya başladığını, kira kontrat başlangıç tarihinden sonraki döneme ait borçlara bir itirazının bulunmadığını, ancak önceki döneme ait borcu kabul etmediğini beyan ederek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davalının … 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/2089 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 1.148,00 TL üzerinden devamına, icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 19.04.2017 tarih ve 2015/19651 E.- 2017/5673 K. sayılı ilamı ile, “…Kira sözleşmesi tarihinden itibaren davalının fiili kullanıcı olduğu ve sözleşme tarihinden sonraki borca ilişkin bir itirazının da olmadığı dikkate alınarak, davalının kullanıma ait dönemlere ilişkin sorumlu olduğu otomatik dönem ve ek tahakkuk miktarı konusunda bilirkişilerden taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan yönler gözetilmeden davanın kısmen kabulüne yönelik hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğu…” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde ve alınan bilirkişi ek raporu doğrultusunda, davanın kısmen kabulüne, davalının takip dosyasına yapmış olduğu itirazının kısmen iptali ile takibin 9.534,60 TL asıl alacak, 481,01 TL gecikme zammı, 86,58 TL KDV toplamı olan 10.102,19 TL alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin ve icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davacının sair temyiz itirazının reddi gerekir.
2- Mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapmak, yine o kararda gösterilen hukuki esaslar gereğince hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep(kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz.( 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Somut olayda; mahkemece bozma ilamına uyulma kararı verilmiş ise de, davalı lehine oluşan usuli müktesep hakka aykırı olarak, takibe konu alacak miktarı hesaplanırken ek tahakkuk bedeli hesaplamaya dahil edilmemiş, bilirkişi ek raporu bu haliyle hükme esas alınmıştır.
Hal böyle olunca; Dairemizin 19.04.2017 tarih ve 2015/19651 E.- 2017/5673 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere davalının kira sözleşmesi tarihinden itibaren fiili kullanıcı olduğu ve sözleşme tarihinden sonraki borca ilişkin bir itirazının bulunmadığı, bu sebeple bu tarihten sonraki otomatik dönem tahakkuk ve ek tahakkuk fatura bedellerinden sorumlu olduğu gözetilerek, önceki bilirkişi dışında seçilecek yeni bir bilirkişiden taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davacı kurumun davalı taraftan isteyebileceği gerçek alacak miktarının duraksamasız belirlenmesi ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz ve denetime açık olmayan bilirkişi raporu benimsenerek ve Dairemizin bozma ilamının gereği yerine getirilmeden, yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3- Bozma nedenlerine göre davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. Maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine,6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.