Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/5095 E. 2018/11433 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5095
KARAR NO : 2018/11433
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

MAHKEMESİ:SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali ve tahliye davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi taraflarca istenilmekle; daha önceden belirlenen, 13.11.2018 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalı vekili Av. … ve davacı vekilleri Av…. ile Av. … geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının 19.09.2000 başlangıç tarihli sözleşme uyarınca 5 nolu sergi salonunda kiracı olduğunu, kira paralarını ödemeyen davalı hakkında icra takibi başlattıklarını, davalının yapılan takibe; salonların icra marifetiyle tahliye edilerek 3. kişiye teslim edildiğinden bahisle itiraz ettiğini, ne var ki bu itirazın yerinde olmadığını, salonların ihtiyati tedbir kararı doğrultusunda dava dışı … Fuarcılık A.Ş.ye teslim edildiğini, salonları teslim alan bu şirket ile davalı arasında ortaklık ilişkisi olduğunu ve bu şirketin salonları davalıya kullandırdığını davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek itirazın iptaline, kiralananın tahliyesine ve %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı; davaya konu alacak hakkında menfi tespit davası açtıklarını, menfi tespit davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, verilen tahliye kararı doğrultusunda davaya konu fuar salonların icra marifetiyle tahliye edilerek 24.12.2008 tarihinde davacıya teslim edildiğini, bu durumun tahliye tutanağında açıkça belirtildiğini, tahliyeyi müteakip dava dışı … Fuarcılık A.Ş.’nin başvurusu üzerine icra mahkemesince İİK. 276. maddesi kapsamında salonların dava dışı …Fuarcılık A.Ş.’ye teslimine karar verildiğini ve teslimin 16.01.2009 tarihinde gerçekleştiğini, salonların 24.12.2008 tarihinden itibaren müvekkilinin kullanımında olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece; kiralanın icraen tahliyesi ile birlikte kira ilişkisinin ortadan kalktığı, davalının davaya konu dönemde kiracılık sıfatının bulunmadığı, gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 04.07.2013 tarih ve 2013/7153 E. 2013/11519 K sayılı ilamı ile; ”Kural olarak bir kira ilişkisi tarafların ortak iradesi veya kesinleşmiş bir yargı kararı ile ortadan kaldırılabilir. Taraflar arasında akdi ilişkinin sonlandırılmasına yönelik irade birliği bulunmadığı gibi kiralananın tahliyesine yönelik verilip kesinleşen bir yargı kararından da söz etmek mümkün değildir. Önceden davalı hakkında verilen tahliye hükmü Dairemizce karar düzeltme aşamasında bozulmuş, bu doğrultuda davanın reddine dair verilen karar kesinleşmiştir. Henüz kesinleşmemiş mahkeme kararı sonucu kiralananın icra marifetiyle tahliye edilmiş olması taraflar arasındaki akdi ilişkinin ortadan kalktığı şeklinde yorumlanamaz. Bu yönüyle mahkemenin, tahliye hükmünün infazı ile birlikte kira ilişkisinin ortadan kalktığına yönelik gerekçesi yerinde değildir.Kiralananın icra marifetiyle tahliye edildiği ve davacıya teslim edildiği 24.12.2008 tarihi ile salonların dava dışı … Fuarcılık A.Ş.’ye teslim edildiği 16.01.2009 tarihleri arasındaki dönem için davalıdan kira alacağı istenemeyeceği açıktır. Davaya konu sergi salonları 16.01.2009 ile 02.12.2009 tarihleri arasında dava dışı … Fuarcılık A.Ş.’nin kullanımında kalmıştır. Davacı, bu süreçte işleyen kira paralarından davalının sorumlu olduğunu iddia etmekte, buna karşılık davalı da 3.kişi konumunda olan söz konusu firmanın kullanımı nedeniyle kendisinden kira parası istenemeyeceğini savunmaktadır. Davacı ile … Fuarcılık A.Ş. arasında herhangi bir akdi ilişki bulunmamaktadır. Bu aşamada dava dışı … Fuarcılık A.Ş.’nin salonları kullanımının neye dayalı olduğunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Taraflar arasında Dairemizce temyiz incelemesi yapılan … 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/855 esas, 2012/427 sayılı kararına yönelik verilen bozma kararında (6.HD. 2012/14284 esas 2012/16432 karar) belirtildiği üzere dava dışı … Fuarcılık A.Ş.’nin, teşhir salonlarını davalı ile olan alt kira ilişkisi nedeniyle kullandığı sabittir. Bu kapsamda dava dışı … Fuarcılık A.Ş.’nin salonları kullanımının davalıdan bağımsız olduğu düşünülemez. Kaldı ki, davalı alt kiracısı olan … Fuarcılık A.Ş.’den taşınmazın teslim edildiği 16/01/2009 tarihinden sonraki kira bedellerini isteyebilecektir. Öte yandan her iki şirketin yönetim kurulu başkanı aynı kişi olup diğer bazı yönlerden de her iki şirket arasında organik bağ bulunduğu dosya içeriğinden ve bilirkişi raporundan anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı …Uluslararası Fuarcılık A.Ş.ye nazaran taşınmazı elinde bulunduran … Fuarcılık A.Ş.’nin üçüncü kişi olduğuna ilişkin davalı savunması TMK.’nun 2.maddesindeki iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Sonuç olarak salonların icra marifetiyle tahliye edilerek anahtarının davacıya teslim edildiği tarih olan 24.12.2008 ile alt kullanıcı olarak kabul edilen …Fuarcılık A.Ş.’ye teslimin gerçekleştiği 16.01.2009 tarihleri arasındaki dönem hariç olmak üzere uyuşmazlığa konu diğer dönemlerde salonların fiili hakimiyetinin davalıda olduğunun kabulü ile davalının sorumluluğunda kalan dönemler için mahkemece alacağın sözleşme koşullarına göre hesaplanarak ve ayrıca taraflar arasında aynı alacağa ilişkin açıldığı bildirilen menfi tespit davaları olduğu da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi hatalı olmuştur.” gerekçesi ile bozulmuştur.Mahkemece; bozmaya uyma kararı verilerek yapılan yargılama sonucunda; itirazın 755.471,45 TL üzerinden iptaline ve davalının tahliyesine karar verilmiş, hüküm davalı ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının temyiz itirazları yerinde bulunmadığından tahliyeye yönelik hükmün ONANMASINA,
2- Davacı vekilinin, alacağa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bir mahkeme hükmünde, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
6100 sayılı …nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Mezkûr maddenin 2. bendinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” denilerek bu husus vurgulanmıştır.
Somut olayda; davacı kiraya veren başlattığı icra takibi ile 2009 yılı Mart, Nisan ve Mayıs ayları kira bedeli 742.405,89 TL ve 27.386,46 TL faiz üzerinden yapılan icra takibine itirazın iptalini istemiştir. Mahkemece bekletici mesele yapılan ve aynı icra takibi nedeniyle davalı kiracı tarafından açılan menfi tespit davasında, davanın kısmen kabulü ile 4.320,90 TL yönünden davacı kiracının borçlu olmadığının kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece hükmün gerekçe kısmında, bekletici mesele yapılan menfi tespit dosyasında davalının 23.065,26 TL faiz ve asıl alacağın tamamından sorumlu olduğunun belirlendiği belirtilerek menfi tespit dosyasındaki gibi karar verildiği açıklanmış olmasına karşın, kararın hüküm fıkrasında, “ itirazın 755.471,45 TL bakımından iptaline” karar verilmiştir. Oysa 742.405,89 TL asıl olarak ve 23.065,26 TL faiz toplamı 765.471,15 TL olup bu durumda hükümle gerekçe arasında çelişki yaratılmıştır.Bu itibarla, karar gerekçesi ile hüküm kısmının çelişkili olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davalı tarafın temyiz itirazlarının reddi ile tahliyeye ilişkin hükmün ONANMASINA, 174.182.20 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 1.630 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalı taraftan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.