Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/5091 E. 2018/11662 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5091
KARAR NO : 2018/11662
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; … 3. İcra Müdürlüğü’nün Esas: 2008/902 sayılı dosyası ile fatura alacağının tahsili istemiyle hakkında başlatılan icra takibine konu borçla ilgisinin bulunmadığını belirterek, 33.371,63 TL borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını ve inşaat aboneliğinden kaynaklanan takip konusu borcu ödemekle yükümlü olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile … 3. İcra Müdürlüğünün 2008/902 Esas sayılı takip dosyasındaki borcun 21.642,68 TL’si yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine; Dairemizin, 22.10.2014 tarihli, 2014/16049 E-2014/13861 K sayılı ilamıyla “davanın istirdat davasına dönüştüğü nazara alınmadan İİK.nun 72/6 maddesine aykırı olarak davaya menfi tespit davası olarak devam edilerek karar verildiği” gerekçesi ile bozulmuş, bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama neticesinde “Davanın kısmen kabulü ile 21.642,68 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine” dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi üzerine; bu defa Dairemizin, 01.12.2015 tarihli, 2015/9813 E -2015/19272 K sayılı ilamıyla “davacının davalı kuruma yapmış olduğu ödemeye dair tüm belgelerin, ödenen miktarın tüm ferileri ile birlikte hesaplama yöntemini de gösterir şekilde davalı kurumdan celp edilerek, alanında uzman bilirkişi marifeti ile takip konusu alacak bakımından ödeme tarihi itibariyle bir hesap yapılması ve takip konusu borç ile ödenen miktar arasında bir oranlama yapılmak sureti ile ne miktar ödeme yaptığını belirlemek ve hasıl olacak sonuca göre hüküm kurmak gerektiği” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, davanın kabulü ile, 40.516,13-TL.nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; mahkemece bozmadan sonra davacının ne miktarda ödeme yaptığının tespiti için Avukat bilirkişiden rapor temin edildiği görülmüştür. Hükme esas alınan bu raporun, hesaplama konusunda uzman olmayan bilirkişi tarafından hazırlandığı gibi, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda da tanzim edilmediği anlaşılmıştır.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Dosyanın incelenmesinde; bozma nedenlerine yönelik bilirkişiden rapor alındığı, ancak bilirkişinin konusunda uzman olmadığı ve bozma ilamında belirtilen şekilde rapor düzenlenmediği halde bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
O halde; mahkemece; bozma ilamına uyulmuş olmakla bozma ilam gereğini yerine getirecek şekilde ilamda belirtilen hususlara dair uzman bilirkişi tarafından hazırlacak rapora göre hüküm tesisi gerekirken, bozma gereklerine uygun değerlendirme yapılmadan, davanın kabulüne karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.