YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3902
KARAR NO : 2018/11926
KARAR TARİHİ : 22.11.2018
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen dava; tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, asıl davada; kiralananın geç teslimi nedeniyle uğradığı gelir kaybı ve ilk kiralama aşamasında ücretsiz branş ekleyebilecekken mevzuat değişikliği nedeniyle eklenecek branşlara ilave ücret ödemek zorunda kalması nedeniyle uğradığı zarardan şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davacı birleşen davada; asıl davada saklı tutulan fazlaya ilişkin kısımlar yönünden 4.500.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı asıl ve birleşen davaya yönelik savunmasında; geç teslimin tadilat için yapılacak işleri gösterir belediye onaylı projenin kiracı tarafından teslim edilmediğinden kaynaklandığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 28.11.2016 gün ve 2015/10316 Esas, 2016/7008 Karar sayılı ilamı ile; ” Somut olayda; Taraflar arasında akdedilen 29/09/2006 tanzim tarihli kira sözleşmesi ile dava konusu … ve zemin katın sağlık merkezi işi için kiraya verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 4. maddesi ile …’ın dava konusu binayı …’ın verdiği mimari projeye göre tadilat ve çevre düzenlemesi yaptıracağı, bu tadilatın en kısa sürede, 2007 yılı Ocak ayı sonunda bitirileceği, işlerde oluşabilecek sıkıntılar nedeniyle bir aylık opsiyon zaman tanınabileceği, 5. maddesi ile binanın tamamen bitirilip çalışır halde …’a teslim edildiği andan itibaren iki aylık ruhsat ve yerleşim için zaman verileceği ve iki ayın sonunda binanın kirasının başlamış olacağı kararlaştırılmıştır. Davacılar vekili dava dilekçesinde, kiralananın mimari projesinin kiraya verene teslim edilmesine rağmen sözleşmede öngörülen süre içinde tadilatın bitirilmediğini belirterek uğradığı zararların tazminini talep etmekte, davalılar vekili ise tadilat için ibraz edilmesi gereken belediye onaylı mimari projenin hiç bir zaman kiraya verene teslim edilmediğini savunmaktadır. Gerek … tarafından … aleyhine 26/07/2007 tarihinde … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/733 Esas ve 2008/88 Karar sayılı dosyası ile açılan akde aykırılık nedeniyle akdin feshi ve tahliye davasında gerekse … tarafından … aleyhine 06/06/2007 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/306 Esas ve 2010/599 Karar sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasında verilen ve kesinleşen kararlar ile; kira sözleşmesinin 4. maddesinde geçen mimari projenin kiracı tarafından kiraya verene teslim edildiği ve kiraya verenin ilgili belediye başkanlığına başvurarak tadilat projesi ibraz edip izin almadığı ve tadilatın sözleşmede öngörülen sürede bitirilemediği sabittir. Buna göre kiralananın geç tesliminden doğan zararlardan kiraya veren sorumludur. Mahkemece bu husular üzerinde durularak gerekli araştırmalar yapılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece; bozmaya uyma kararı verilerek yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne, 3.359.471 TL nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- HMK’nun 166. maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür.
Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin de ayrı ayrı tayin edilmesi gerekmektedir.
Temyize konu edilen davada; mahkemece asıl ve birleşen dava için ayrı ayrı hüküm kurulmamıştır. Diğer bir anlatımla, hükmün HMK’nun 297. maddesinde gösterilen şartları taşımadığı açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, bu hususun gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
2- Davalıların hükmedilen maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Taraflar arasında akdedilen 29/09/2006 tanzim tarihli kira sözleşmesi ile dava konusu … ve zemin katın sağlık merkezi işi için kiraya verildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin 4. maddesi ile …’ın dava konusu binayı …’ın verdiği mimari projeye göre tadilat ve çevre düzenlemesi yaptıracağı, bu tadilatın en kısa sürede, 2007 yılı Ocak ayı sonunda bitirileceği, işlerde oluşabilecek sıkıntılar nedeniyle bir aylık opsiyon zaman tanınabileceği, 5. maddesi ile binanın tamamen bitirilip çalışır halde …’a teslim edildiği andan itibaren iki aylık ruhsat ve yerleşim için zaman verileceği ve iki ayın sonunda binanın kirasının başlamış olacağı kararlaştırılmıştır.
Mahkemece aldırılan bilirkişi heyet raporunda; taşınmazın 2007 Ocak ayında teslim edilemediği, bu sırada mevzuat değişikliği olduğu, davacıların istediği sayıda uzman hekim çalıştırma imkanı varken mevzuat değişikliği ile sadece başka sağlık kuruluşlarından bedelini ödeyerek uzman hekim getirtebileceği, davacının 16 uzman kadrosuna ulaşması için 1.350.000 TL bedel ödemesi gerektiği, 1.5.2007 -15.2.2012 tarhleri arasında eksik 12 uzman ile çalışması nedeniyle 2.009.471 TL gelir kaybı olduğu tespit edilerek toplam zararın 3.359.471 TL olduğu hesaplanmıştır.
Mahkemece bozma ilamı uyarınca davacıların zararı hesaplanmış ise de; hükme esas alınan bilirkişi raporu hükme elverişli değildir. Davalıların geç teslim nedeniyle sorumlu olduğu zarar 2007 Şubat ayından taşınmazın fiilen teslim tarihine kadar ki olan zarardır. Mahkemece bu durumda taşınmaz başında keşif yapılarak kiralanan taşınmazın iddia edilen tarihte 16 uzman hekim çalıştırmaya müsait olup olmadığı, ne kadar uzman hekimin çalışabileceği dikkate alınarak eksik çalışılan uzman hekim yönünden sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihi olan 2007 Şubat ayından teslim tarihine kadar olan sürede elde edilebilecek net gelir kaybının hesaplanması ve sonucuna göre davacıların zararı hesaplanması gerekirken hatalı bilirkişi raporu ile 15.02.2012 tarihine kadar zarar hesabı yapılması doğru değildir.
Öte yandan davacılar başka sağlık kuruluşuna ücret ödeyerek uzman hekim kadrosu kazanmamıştır. Buna rağmen mahkemece davacının başka sağlık kuruluşundan ücret ödeyerek uzman hekim getirmiş gibi 1.350.000 TL transfer ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.