Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/3658 E. 2018/10629 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3658
KARAR NO : 2018/10629
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; … 4. Noterliğinin 8038 yevmiye no.lu 05.04.2012 tarihli araç satış sözleşmesi ile …isimli kişinin vekili olan … isimli kişiden araç satın aldığını, bu satış sözleşmesinin dayanağının… Noterliğince düzenlenen 1949 yevmiye numaralı vekaletname olduğunu, müvekkilinin aracı satın alıp parasını ödediği gün aracın gerçek sahibi olduğunu söyleyen kişilerin ruhsat aslı ile Emniyet Müdürlüğüne başvurduklarını ve araca el konulduğunu, vekaletnameye dayanak olan kimliğin sahte olduğunu, ruhsat aslına bakmaları gerekirken fotokopisi ile işlem gerçekleştirildiğini, davalıların dikkatsizce işlem yaptıklarını iddia ederek araç için ödenen 29.500,00 TL’nin satış tarihi olan 05.04.2012 tarihinden itibaren işleyen ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesine dava ve talep etmiştir.Davalı …; noterliklerde vekaletname düzenlenirken taşınır veya taşınmaz malın sahiplik belgesinin aslının beyan etme zorunluluğu ve noterin bunu arama zorunluluğu olmadığı, bu belgelerin satış sözleşmesi düzenleneceği zaman aranacağı, ilgilinin ibraz ettiği kimlikte şüpheli bir duruma rastlanılmadığı, kimliğin sahte olup olmadığını tespit etmelerinin mümkün olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.Davalı …; duruşmada verdiği beyanında davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davacının satın aldığı aracın …3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/166 esas sayılı dosyasında sanık olan kişiler tarafından sahte nüfus kimliği kullanılarak noterde satışının yapıldığı, işlemi yapan noter görevlilerinin satıcının kimliği üzerinde yeterli denetim ve kontrol göstermediği, noter yetkililerin işlem güvenliğini sağlamada devletin temel organları olduğu bu bağlamda somut olayda davalıların bu görevlerini tam olarak yerine getirmedikleri, ancak bunu kasıtla yapmadıkları kasıtla yapmalarını gerektirecek bir delilin ibraz edilmediği, buna göre tüm sorumluluğun davalılara yüklenemeyeceği, kusurlarının %30 olarak değerlendirildiği kabul edilerek, davanın kısmen kabulü ile 8850,00TL tazminatın 05/04/2012 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen kararın taraflarca temyizi üzerine, Dairemizin 10.02.2016 tarihli ve 2015/3845 E., 2016/1508 K.sayılı ilamı ile; “…Somut olayda dava; noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup mahkemece tarafların kusur durumlarını ve noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığını tespit etmek hususunda herhangi bir bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece yapılacak iş; olayın oluş şekline göre, noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığı, tarafların kusur durumu ve müterafik kusurunun olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti açısından, haksız fiil failleri aleyhine yürütülen ceza dosyaları da değerlendirilerek, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her iki davalı açısından ayrı ayrı değerlendirme içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesidir.” gerekçesiyle bozulmuştur.Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; bilirkişi raporuna göre davalıların üzerine atfedilecek kusur bulunmadığı, işlemi gerekli özeni göstererek ve evrakları gerektiği şekilde kullanarak gerçekleştirdikleri, sahteliği iddia edilen kimliğin sahte olduğunu anlamalarının mümkün olamayacağı, kusursuz oldukları, sahte kimliği düzenleyerek işlem yapan üçüncü kişilerin ve satıcının kusurlu davranışlarının illiyet bağını kestiği ve davalıların zarardan sorumlu tutulamayacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava; Noterlik Kanununun 162.maddesine dayalı noterin sorumluluğuna ilişkin tazminat davasıdır.
1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162.maddesine göre; ”Noterler bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar”. Bu maddeye göre noterlerin sorumluluğu Kusursuz sorumluluktur.Kusursuz sorumlulukta ise, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur, aksine kusursuz sorumlu olan davalının (noterin) olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.Sorumluluk Hukukunun önemli ögelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.Diğer taraftan Noterlik Yasası’nın 72.maddesi gereğince noter; iş yaptıracak kişilerin kimlik ve adresleri ile gerçek isteklerini tam öğrenmekle yükümlüdür. Noterin sahte belgeler ile işlem yapması ve gerçek maliki iyi tespit edememesi, hatalı ve eksik bir işlemdir.Sorumluluk Hukukunun önemli ögelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.Somut olayda; davacının, … 4. Noterliğinin 8038 yevmiye no.lu 05.04.2012 tarihli araç satış sözleşmesi ile dava dışı … adına kayıtlı olan aracı, … Noterliğinden düzenlenen 05.04.2012 tarihli 1949 yevmiye no.lu vekaletnameye istinaden satın aldığı, vekaletnamenin sahte kimlik kullanmak suretiyle düzenlettirildiği, akabinde de davaya konu edilen aracın davacının elinden alındığı, davacının da eldeki dava ile söz konusu araç için ödediğini iddia ettiği bedeli vekaletnameyi düzenleyen davalılardan talep ettiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda sahteliği iddia edilen kimliğin sahte olduğunu anlamalarının mümkün olamayacağı belirtilmiş ise de, bu hususta bir inceleme yapılmadan, dava konusu sahtecilik olayı ile ilgili olarak … 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/166 E.sayılı dosyasının akıbeti araştırılmadan, sahteliği iddia edilen nüfus cüzdanının aslının temin edilip edilmediği sorgulanmadan, davaya konu edilen vekaletnamenin düzenlenmesinde kullanılan kimliğin aslının temin edilmiş olması halinde iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, bozma kararı üzerine doğrudan dosyanın kusur yönünden bilirkişi heyetine tevdii edildiği ve bu haliyle düzenlenen raporun hükme esas alındığı anlaşılmaktadır. Vekaletnamenin düzenlenmesi sırasında kullanılan kimliğin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulamayacağı gibi, kimliğin aslına ulaşılamaması halinde iğfal kabiliyetinin bulunduğu ve nedensellik bağının kesildiğini ispat külfeti davalılara düşmektedir.Hal böyle olunca mahkemece; davaya konu edilen vekaletnamenin düzenlenmesinde kullanılan kimliğin aslının temin edilip edilmediği ile ilgili olarak gerekli araştırmanın yapılması, kimliğin aslının temini halinde iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığı yönünde uzman bilirkişiden rapor alınması, dava konusu olay ile ilgili olarak yürütülen ceza dosyaları da değerlendirilerek, ispat yükü üzerinde bulunan davalıların söz konusu sahte kimliğin iğfal kabiliyeti bulunduğunu ispat edip edemediği, noterin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığı, tarafların kusur durumu ve müterafik kusurunun olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti açısından, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her iki davalı açısından ayrı ayrı değerlendirme içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor aldırılarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece daha önce uyulan bozma ilamı gerekleri tam olarak yerine getirilmeden eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde işlem tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/10/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.