Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/3290 E. 2019/7284 K. 01.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3290
KARAR NO : 2019/7284
KARAR TARİHİ : 01.10.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, mülkiyeti müvekkiline ait olan taşınmazda kiracı olup, taşınmazdan 04.07.2013 tarihinde cebren tahliye edilen davalıların 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin kira borçlarının ödenmediğini ileri sürerek, 45.000 TL kira bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; kira borcunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kısmen kabulü ile 17.018,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
Anayasanın 141’nci maddesi uyarınca, yargı kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297’nci maddesinde de hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297’nci maddesinde hükmün ihtiva etmesi gereken hususlar ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.Anılan anayasal ve yasal düzenlemeler gereğince, yargıcın, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve
hukuki sebepleri kararda göstermesi zorunludur. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının birbirine aykırı olmaması gerekir. Aksinin kabulü, mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve yasalarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur. Hüküm, gerekçeyle bütünlük arz eder.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece verilen gerekçeli kararın gerekçe kısmında, dava ve hüküm fıkrası ile alakası olmayan, başka bir davanın vakıa ve gerekçelerine ilişkin açıklamaların yer aldığı görülmektedir. Hal böyle olunca, gerekçe ile hüküm fıkrası çelişkili olup, usul ve yasaya aykırı olan bu durum nedeniyle kararın bozulması gerekmektedir.
2-) Bozma nedenine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, davacı yönünden 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu davacı yönünden açık, davalı yönünden ise kapalı olmak üzere, 01/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.