Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/2896 E. 2019/7141 K. 25.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2896
KARAR NO : 2019/7141
KARAR TARİHİ : 25.09.2019

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasında kısmen kabulüne daire verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar, murisleri …’ın olay tarihinde evindeki elektrik arızasını gidermek için, davalıya ait çevresinde hiç bir engel ve korkuluk olmayan, tehlike ikaz levhası bulunmayan ve ilgili yönetmeliğe göre yapılmayan trafo direğine çıktığını ve yüksek gerilime tutularak düşme sonucu vefat ettiğini, direğin yönetmeliğe uygun olmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin dava ve talep haklarını saklı tutmak kaydı ile haksız fiil, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölümü nedeniyle; davacı … için 50,000 TL manevi, 1,000TL maddi,… için 20,000 TL manevi, 1,000 TL maddi, … için 20,000 TL manevi, 1,000 TL maddi, … için 20,000TL manevi, 1,000 TL maddi olmak üzere toplam 110.000,00TL manevi ve 4.000,00 TL maddi(destek) olmak üzere toplam 114.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı, zamanaşımı süresinin dolduğunu, husumet itirazlarının olduğunu, teknik hata veya bakım onarım eksikliğinin olmadığını, mütevvafının evinin kaçak olup olmadığının sorgulanması gerektiğini, bu halde belediyeye davanın ihbarının gerektiğini, olayda davacının tedbirsiz davrandığını ileri sürerek hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, buna göre, davacı … için 51.997,92 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 5.312,41 TL maddi tazminat ile 8.000,00 TL manevi tazimatın, davacı … için 4.011,42 TL maddi tazminat ile 8.000,00 TL manevi tazminatın, davacı … için 13.118,95 TL maddi tazminat ile 8.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminatta fazlaya dair isteğin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca istinaf edilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, bilirkişi raporlarının hükme ve denetime esas olacak şekilde düzenlendiği, olayın meydana geldiği hususlar dikkate alındığında, tarafların sosyal ekonomik durumu, olayın oluş şekli, takdir edilen tutarın yeterli olduğu gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, davacıların desteğinin ölümünden kaynaklanan, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Yasası’nın 69.maddesinde, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin malikleri, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden sorumlu ve bir kusurları söz konusu olmaksızın doğan zararı gidermekle yükümlü tutulmuşlardır. Bu sorumluluğa öğretide “Kusursuz sorumluluk” veya daha geniş tanımıyla “Kusura dayanmayan nesnel sebep sorumluluğu” denilmektedir. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik, ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığının çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır.
Bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunu ortadan kaldıran, bir başka deyişle, zarar ile yapımdaki bozukluk ve özen eksikliği arasında uygun “nedensellik bağı”nı kesen nedenler ise mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru ve üçüncü kişinin kusuru olarak belirlenmiştir. Buna göre, elektrik iletim direkleri de maddede belirtilen imal olunan şey kapsamında olduğundan, elektrik iletim direklerinin sahibi bu tesisin korunmasından, bu bağlamda bakım eksikliğinden doğan zarardan kusursuz olarak sorumludur.
Bunun yanında; TBK’nın 51/1 maddesinde; “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” hükmü getirilmiştir. Zararın kapsamının tayininde, zarar görenlerin de zararın meydana gelmesinde kusurunun olup olmadığının araştırılıp, tartışılması gerekir. Zira; TBK’nın 52/1 maddesi gereğince; zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş, yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 5.maddesinde; “Kuvvetli akım tesisleri her türlü işletme durumunda, cana ve mala herhangi bir zarar vermeyecek ve tehlike oluşturmayacak bir biçimde yapılmalıdır. Herhangi bir kimsenin dikkatsizlikle de olsa yaklaşabileceği uzaklıktaki kuvvetli akım tesislerinin gerilim altındaki bölümlerine (aktif bölümler) dokunulması olanaksız olmalıdır ve ilerideki bölümlerde belirtilen emniyet mesafeleri ile koruma önlemleri sağlanmalıdır.”
Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 27.maddesinde ise, “Tesislerin ve aygıtların teknik belgelerinde belirtilen aralıklarda bakım ve onarımları yapılmalıdır. Yapılan bakım ve onarımlar kalıcı bir şekilde kaydedilmelidir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Somut olayda ikisi elektrik mühendisi, biri hukukçu olan bilirkişi heyetinden alınan raporda; maktülün elektrik çarpması nedeni ile hayatını kaybettiği, davalının Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğine göre; her türlü önlem alıp bakım onarımları yapmakla yükümlendirildiğini, elektrik direğinde tehlikelidir ibaresi bulunmadığını, elektrik direğinde onarımların yapılmadığını, bakıma muhtaç olduğu belirtilerek meydana gelen ölüm olayından davalı DEDAŞ’ın %25 kusurla sorumlu olduğunu, ayrıca maktulün 34 yaşında olduğunu ve tehlikenin farkında olduğunu, arızayı DEDAŞ’ a haber vermek yerine kendisinin çözmeye çalıştığını bu nedenlerle maktülün %75 kusurlu olduğu belirtilmiştir. Tazminat miktarının belirlenmesi amacıyla aktüerya bilirkişisinden alınan raporda ise, davacıların sırf mirasçı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan sıfatıyla dava açtıklarını bu nedenle zararın oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı belirtilerek kusur indirimi yapılmaksızın davalının 74.440,09 TL tazminat miktarından sorumlu olduğu belirlenmiş, iş bu rapor hükme esas alınmıştır.
Dosyadaki belgelerden vefat eden … ‘nın 34 yaşında olduğu, hiç bir önlem almaksızın elektrik direğine tırmanmanın tehlikesini bilecek yaşta ve olgunlukta olduğu anlaşılmakla, vefat eden kişinin ölüm olayının meydana gelmesindeki bölüşük kusurunun tazminat miktarının belirlenmesinde değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bölüşük kusur ise uzmanlık gerektiren, teknik bir konu olduğundan hakimin hukuki bilgisi ile aydınlatabileceği bir konu değildir. O halde mahkemece; davalı kurum açısından, yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin; davacılar açısından ise, vefat edenin olaydaki bölüşük kusuruna ilişkin değerlendirmeler içeren, Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliğinin 5. ve 27. maddelerine göre somut olayı aydınlatan, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle belirtildiği, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi kurulundan bilirkişi raporu alınarak, varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken; eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’ nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.