Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/2714 E. 2019/7155 K. 25.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2714
KARAR NO : 2019/7155
KARAR TARİHİ : 25.09.2019

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAH. 13. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili; taraflar arasında 10/10/2012 tarihinde iş ortaklığı kurulduğunu, davacının ortaklıktan çıkmak istemesi üzerine taraflar arasında 05/01/2014 tarihli ortaklık payı satış sözleşmesi imzalandığını; bu sözleşmeye göre, davacının hissesinin 50.000 TL karşılığında davalıya devredildiği, bu bedelin 20/01/2014 tarihinde ödeneceğini, sözleşmeden vazgeçen tarafın karşı tarafa 100.000 TL ödeyeceğinin kararlaştırıldığını; davacının hisse devri için öngörülen 50.000 TL’yi ve cayma bedeli olan 100.000 TL’yi ödemediğini beyan ederek, taraflar arasında imzalanan 05/01/2014 tarihli ortaklık yapı sözleşmesi gereğince cayma bedeli olarak kararlaştırılan 100.000 TL’nin ödeme tarihi olan 20/01/2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasında 05/01/2014 tarihli ortaklık payı satış sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye göre davalının ortaklık payı olan 50.000 TL’nin tanıklar huzurunda davacıya verildiğini, buna ilişkin tutanağın davacı tarafından yırtıldığını, bu nedenle yapılan ödeme ile ilgili davacıdan herhangi bir belge alınamadığını; ihtarnameye de sözlü görüşme neticesi yanlışlık olduğunun bildirilmesi üzerine cevap verilmediğini, 16 ay sonra iş bu davanın açıldığını, alacaklı olan bir şahsın bu kadar süre bekledikten sonra dava açmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususların yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; sözleşme gereği kararlaştırılan 100.000,00 TL’nin 6098 sayılı TBK’nın 182/3 maddesi gereğince %25 oranında indirilerek 75.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 20/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile; Samandağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/511 Esas ve 2017/192 Karar sayılı ilamının usul ve yasaya aykırı olduğundan, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına,dosyada yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda; ileri sürdüğü olaylardan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayları ispatlamalıdır.
Buna göre, somut olayda; davacı bu davasıyla, davalı ile (kuaför olarak işletilmek üzere) aralarında bir iş ortaklığı kurduklarını, daha sonra bir araya gelerek ortaklık hissesini davalıya devrettiğini, davalının hisse bedeli olarak 50.000 TL, sözleşmeden dönülmesi halinde ise cezai şart olarak 100.000 TL ödeyeceğini ileri sürmüş; davalı ise, sözleşmede kararlaştırılan 50.000 TL ‘yi ödediğini,davacının imha ettiğini beyan ettiği senedi takibe koyduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davalının ödeme savunmasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, davalı vekilinin istinaf talebi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa ki, davacı yazılı belgeye dayanarak talepte bulunmuş, davalı ise savunmasında davada dayanılan belgedeki miktarı tanık huzurunda ödediğini savunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince, davalının savunması doğrultusunda dinlenen tanıkların beyanları esas alınarak, yeniden hüküm kurulmuştur. HMK’nın 201. Maddesi gereğince; yazılı belge konusunda tanık dinlenemez, dinlenen tanıkların beyanlarına da itibar edilemez.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesi kararını istinaf eden davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle HMK’ nın 371. maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 25.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.