Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/2298 E. 2019/159 K. 16.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2298
KARAR NO : 2019/159
KARAR TARİHİ : 16.01.2019

Davacı … ile davalı … aralarındaki itirazın iptali davasına dair … Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24/12/2015 tarihli ve 2013/560 E – 2015/578 K sayılı hükmün düzeltilerek onanması hakkında dairece verilen 25/12/2017 tarihli ve 2016/12031 E – 2017/18142 K sayılı ilama karşı davalı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; … Belediyesi Yazı İşleri Müdürü olan davalıya müktesebine göre değil bulunduğu kadronun derece/kademesine karşılık olarak 01/01/2009-28/02/2013 tarihleri arasında yapılan yersiz ve fazla maaş ödemesi neticesinde doğan kamu zararının tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını ileri sürerek, borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptaline ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; dava dilekçesinde sunulan iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/16 Esas sayılı kararı ile davacı idarenin yaptığı takibin dayanağı olan belgelerin İİK’nun 68. Maddesi ve 68/A maddesinde düzenlenen belgelerden olmadığının anlaşıldığını, alacaklı tarafın iddia ettiği kamu zararının varlığını Sayıştay raporu veya verilmiş bir mahkeme kararı ile tespit edilmesi gerektiğini, alacaklı olduğunu iddia eden kamu kurumunun genel haciz yoluyla icra takip yetkisi bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; bilirkişiler tarafından hazırlanan her iki raporda, davalıya yapılan fazla ödemenin sabit olduğunu, dava konusu hatalı ödemenin TBK’nun 77-82 maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesinin gerektiği, borç bildiriminin davalıya 07.05.2013 tarihinde tebliğ edildiği, hatalı ödemenin idarenin eyleminden kaynaklandığı bu nedenle davalıya tebliğ tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulünün gerektiği, asıl alacağa uygulanacak faizin tebliğ tarihinden itibaren talep edilebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, … İcra Müdürlüğü’nün 2013/248 Esas sayılı icra takip dosyasından yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 22.343,14 TL asıl alacak, 242,41 TL işlemiş faiz olarak devamına, asıl alacağın %20’si olan 4.517,00 TL icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizin 25.12.2017 tarih 2016/12031 E. – 2017/18142 K. sayılı ilamı ile; ‘’ Davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu’’ gerekçesi ile düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir,
Hükmün düzeltilerek onanmasına dair ilamına karşı davalı tarafından kararın düzeltilmesi talep edilmiş olmakla yeniden yapılan incelemede;
1- İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2 maddesinde düzenlenen icra inkar tazminatının amacı alacağın tahsilini geciktirmeye yönelik haksız itirazları önlemektir. Eğer alacaklı itirazın iptali davasında haklı çıkar ve borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse istek halinde alacaklı yararına, eğer davalı borçlu haklı çıkar ve dava reddedilirse bu kez alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması koşulu ile yine istek halinde borçlu yararına tazminata hükmedilir.
Ne var ki icra inkar tazminatı, niteliği gereği ancak itirazın iptali davası sonucunda davanın tamamen veya kısmen kabulüne karar verilmesi koşuluna bağlı olarak hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminattır. Yasa ile güdülen amaç borçlu olduğu miktarı bilebilecek durumda olan borçlunun ödeme emri üzerine icra borcunu inkar etmesini önlemek, gerçekte alacaklı olmayan alacaklının da borçluya zarar vermesini engellemektir.
Somut olayda alacak miktarı likit, belirlenebilir durumda değildir, bilirkişi raporu ile aydınlığa kavuşmuştur . Anılan nedenle davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması suretiyle gerçekleşir. (TBK m. 117; BK m.101)
Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin bir ihtar ile ya da aleyhine bir takip ya da dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.
Somut olayda; davalıya tebliğ edilen borç bildirim belgesinin davalı tarafından 07.05.2013 tarihinde tebliğ alındığı, iş bu belgede toplam borcun 26.542,36 TL, ödeme süresinin 1 ay olarak belirtildiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece; borçluya tebliğ edilen borç bildirim belgesinde ödeme için verilen sürenin bitiminde, davalının temerrüde düşmüş olduğu ve bu tarihten itibaren asıl alacağa faiz işletilmesi gerektiği hususu göz ardı edilerek faiz başlangıç tarihinin ödeme tarihi olarak kabul edilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı tarafın karar düzeltme isteğinin kabulü ile, Dairemizin 25.12.2017 tarih 2016/12031 E. – 2017/18142 K. sayılı düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, yukarıdaki 1. ve 2. bentlerde açıklanan sebeplerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde düzeltme isteyene iadesine, 16.01.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.