Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/2143 E. 2019/7169 K. 26.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2143
KARAR NO : 2019/7169
KARAR TARİHİ : 26.09.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; dava dışı kiracının taşınmazı 02.12.2008 tarihinde sözleşmedeki bildirim şartına uymaksızın tahliye ettiğini, kiracının kira sözleşmesinin 8.maddesine göre kira bedellerini ödemediği için gelecek ay kiralarının muaccel hale geldiğini ve davalının müteselsil kefil olarak kiracının verdiği zarardan sorumlu olduğunu belirterek 2008 yılının Ekim ayı 300 TL kira bakiyesi ile 2008 yılının Kasım ile 2009 yılının Eylül ayları arası döneme ait kira, aidat ve çeşitli hasar bedelinden oluşan 38.485 TL asıl alacak ile işlemiş faiz toplamı 41.583,02 TL’nin tahsili amacıyla başlatılan 09/03/2009 tarihli icra takibine vaki itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; kiralananın 02.02.2008 tarihli kira sözleşmesi ile kiralandığını, 01.10.2008 tarihinde davacı ile dava dışı kiracının birlikte kira sözleşmesinin üzerinde tadilat yaparak sözleşmenin başlangıç tarihini 01.10.2008 olarak değiştirdiklerini, yeni yapılan sözleşmeden dolayı sorumlu tutulamayacağını, dava dışı kiracının davacının onayı ile kiralananı tahliye ettiğini, tahliyeden sonra muaccel kiraların talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini, % 20 kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini dilemiştir.
Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davalı müteselsil kefil tarafından imzalanmayan bir düzeltmenin kendisini bağlamayacağı, davalının kiralayana karşı 02.02.2008 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli kira sözleşmesinden dolayı sorumlu olduğu, buna göre davalının sorumlu olduğu tutarın bilirkişi tarafından 5.300.TL, icra takip tarihine kadar işlemiş yasal faizin 258,24.TL olarak hesaplandığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 27/01/2015 tarih ve 2014/13876 Esas 2015/834 Karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin sair temyiz itirazları reddedilerek tahliyeden sonraki Aralık ayına ilişkin hükmedilen alacağa ve icra tazminatına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; “…Taraflar arasında 01/02/2008 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiği, dava dışı …’in kiracı, davalı …’in müteselsilen kefil olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede kefilin erken tahliye halinde oluşan zararlardan kiracı ile birlikte sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme yapılmadığı gibi sorumluluğunun kapsamı ve sınırları da tayin edilmemiştir. Davalı kefilin sorumluluğu sözleşme süresince ve sözleşme kapsamındaki borçlar için geçerli olup, davalı kefilin sözleşme sona erdikten sonraki erken tahliyeye bağlı olarak istenen alacak kalemleri yönünden sorumlu olduğu düşünülemez. Kaldı ki erken tahliye nedeniyle yeniden kiraya verme süresi (makul süre) kirası aslında bir kira alacağı olmayıp tazminat niteliğindedir.
Kira sözleşmesinde her ne kadar 1 ay önceden ihbar koşuluyla kiracıya tahliye hakkı verilmiş ve ihbar şartına uyulmadan kiralanan 02.12.2008 tarihinde tahliye edilmiş ise de Aralık ayına ilişkin hükmedilen 1 aylık kira alacağı tahliyeden sonraya ilişkin olup tazminat niteliğinde bulunduğundan kefilin sorumlu tutulamayacağı gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Öte yandan davanın kısmen reddine karar verilmesine göre davalının talebi de nazara alınarak icra inkar tazminatı hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de doğru değildir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece; bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonucunda bozma ilamında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esaslar çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir. (9.5.1960 gün 1/9 sayılı YİBK).
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak oluşabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak durumu doğabilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir.
Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturmaktadır (4.2.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece ilk kararda davacının Ekim ayından bakiye kira alacağı talebi 300 TL, Kasım ayı kira bedeli 2.500 TL ve Aralık ayı kira bedeli 2.500 TL olmak üzere toplam 5.300 TL ile 258,24 TL işlemiş yasal faiz üzerinden takibin devamına ve asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, kararın davalı tarafından temyizi üzerinde Yargıtay 6. Hukuk Dairesince davalının sair temyiz itirazları reddedilerek, Aralık ayına ilişkin hükmedilen kira alacağından davalının sorumlu tutulamayacağı ve davalının kötü niyet tazminatı talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması yönünden hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyulmakla birlikte bozma sonrasında davacının usuli kazanılmış hakkı ihlal edilerek, gerekçe de açıklanmadan davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de, davacı asil …’in yargılama esnasında 20.07.2013 tarihinde öldüğü; mahkemece, veraset ilamına göre mirasçılarının davaya iştirakleri sağlanmak suretiyle yargılamaya devam edildiği halde, karar başlığında mirasçılar …,…,…’in adlarının gösterilmemiş olması da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.