Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/1429 E. 2018/9842 K. 10.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1429
KARAR NO : 2018/9842
KARAR TARİHİ : 10.10.2018

…..
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar, miras bırakanları adına hisseleri oranında kayıtlı……evkinde bulunan 520 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında……şerhi bulunduğunu, vakıf şerhinin kaldırılması için tüm hissedarlar adına 19.03.2008 tarihinde 30.179 TL vakıf taviz bedeli yatırıldığını, ancak …..gayri sahih vakıflardan olması nedeniyle yatırdıkları taviz bedelini talep zorunluluğu doğduğunu beyanla, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla hisselerine isabet eden 18.933.91 TL taviz bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, …..sahih vakıflardan olduğunu ve taviz bedeline tabi olduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2010/8835 Esas, 2010/ 10879 Karar sayılı ve 17.06.2010 tarihli kararı ile “Dosyada bulunan rapor taşınmazın ve vakfın niteliğinin belirlenmesi açısından hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı gibi, komşu 1 parsel sayılı taşınmazda ödenen taviz bedelinin istirdadına dair …. sayılı dosyasında aynı vakıf için düzenlenen raporda….. sahih vakıf olduğuna dair rapor ile de çelişkilidir.
Hükme esas bilirkişi raporunda; Vakfiye örneğinin dosyada bulunmadığı, taşınmazın iddia edilen vakıf kapsamına girip girmediği hususunun davalı tarafça ispat edilmesi gerektiği, bu hususun ispat edilemediği, ispat edilmiş olsa bile eski bir yerleşim yeri sınırları içinde olmadığı ve bugün dahi 4.522.19 m2 büyüklüğünde bulunduğu görülmekle vakfın
….
gayrisahih nitelikte olacağı sonucuna ulaşılacağı, ayrıca sözkonusu vakfın vakıf kayıt örneği incelendiğinde, burada kullanılan mukataa-i zemin ibaresinden, bu kayıt örneğinde zikredilen taşınmazların miri nitelikte olduğunun ortaya çıktığı, bu nitelikteki taşınmazın tahsisinin ancak gayrisahih vakıf türünden olduğu bildirilmiştir. O nedenle, taşınmaza ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren tüm tedavülü ile getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli,…. kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK.nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak yasanın yeni şekline uygun rapor alınmalı ve sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, bu yönler üzerinde durulmaksızın, yetersiz bilirkişi raporu ile ve eksik araştırma sonucu davanın kabulü doğru görülmemiştir. ” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 20.11.2012 tarihli son kararında; davanın kabulü ile rapor doğrultusunda 18.933,91 TL taviz bedelinin dava tarihi olan 17.03.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmalık taviz bedelinden kaynaklı alacak talebine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmüne göre; icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabiidir.
Kanunun 3.maddesinde yapılan tanıma göre de; Mukataalı vakıf, zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder.
Bu halde somut uyuşmazlığın çözümü için öncelikle tapu kaydına işlenen vakfın, mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşif yapılmak sureti ile uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
HMK’nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabilir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz üzerinde keşif yapılmaksızın rapor alındığı, raporda, taşınmaz menşeinin miri arazi olması nedeni ile gayri sahih olacağı görüşü bildirilmiştir. Hükme esas alınan rapor bu hali ile taraf ve Yargıtay denetimine açık olmadığı gibi taşınmaz üzerindeki vakıf türünün tespiti açısından yetersizdir.
…..
O halde mahkemece;…. vakıf kaydı nedeni ile taviz bedeline ilişkin olan komşu 1 parsel için açılmış …… Esas ve 2007/194 Karar sayılı ve yine komşu 40 parsel için açılmış….sayılı dava dosyaları getirtilerek tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm dayanakları, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler incelenmeli, vakfiye kapsamında,….kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve ilgili tapu kaydı üzerinde bu konuda uzman üniversite (Hukuk Fakültelerinin Medeni Hukuk kürsülerinde görevli) öğretim üyeleri arasından oluşturulacak üçlü bir bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde keşif yapılarak, davaya konu vakıf ve şerhinin sahih olup olmadığının tespiti amacıyla, yukarıda anılan maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak dava konusu uyuşmazlık hakkında yöntemince bir araştırma yapılarak, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, bilimsel verilere uygun şekilde bilirkişi heyetinden rapor alınmalı ve varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’ un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

….