Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/1345 E. 2019/5919 K. 27.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1345
KARAR NO : 2019/5919
KARAR TARİHİ : 27.06.2019

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ : ANKARA 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen asıl ve birleşen vasiyetnamenin iptali, tenkis davalarına dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelenmesi sonucunda; asıl dosya davacısının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde asıl dosya davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Asıl davada davacı; eşi olan muris tarafından düzenlenen 05.12.2003 tarihli vasiyetname ile, taşınır ve taşınmaz mal ve nakit varlığının tamamını davalı vakfa vasiyet ettiğini, vasiyetnamenin açılıp okunduğunu,vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte murisin 71 yaşında olduğunu, son zamanlarda tasarruf ehliyetini etkileyecek akıl, ruh ve beden rahatsızlıklarının bulunduğunu, murisin muhtemelen mirasının kendisinin ilk eşinden olma oğluna ve kardeşlerine kalmasını istemediğini, murisin kanuni mirasçılarını miras hakkından mahrum etmek düşüncesiyle hareket ettiğini belirterek; vasiyetnamenin iptaline, aksi halde tasarrufun tenkisine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleştirilen davada da; murisin diğer bir kısım yasal mirasçıları aynı iddialarla dava açmışlar, her iki dava HMK’nun 166/1-3.maddesi uyarınca birleştirilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, öncelikle TMK.nun 557.maddesi gereğince, vasiyetnamenin iptali koşullarının bulunmadığını, murisin vasiyetname yapmak suretiyle malvarlığı üzerinde tasarruf hakkını kullandığını, murisin yasal mirasçılarının bir nevi mirastan ıskat edildiklerini, vasiyetnamenin iptali şartlarının bulunmadığını, bu nedenle vasiyetnamenin iptali isteminin reddinin gerektiğini, tenkis talebi yönünden ise murisin vefat tarihi itibariyle terekesinin aktif ve pasifinin tespitinin gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince; asıl dava yönünden, Adli Tıp Kurumu raporuna göre murisin vasiyetnamenin düzenlenme tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğu, murisin dava tarihi itibariyle tenkise tabi mal varlığının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, birleşen davada davacıların davayı takip etmemeleri nedeniyle HMK’nun 150/5.maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, asıl davacının mirasçısı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarih itibariyle Adli Tıp Kurumu raporu gereği fiil ehliyetinin yerinde olduğu, bilirkişi raporuna göre murisin dava tarihi itibariyle tenkise tabi malvarlığının kalmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde asıl davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür. Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (TMK. md. 565) Mirasbırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır.
Tenkis talebine yönelik yapılan incelemede, murisin 25/02/2008 tarihinde vefat ettiği, vefatından önce bir kısım taşınmazlarının devrini gerçekleştirdiği, vefatının ardından ise mevcut olan taşınmazdaki payının davacı eşi tarafından Tapu Müdürlüğüne mirasçılık belgesiyle başvurulması üzerine 05/05/2008 tarihinde mirasçılarına intikalinin gerçekleştiği, ilk derece ve bölge adliye mahkemelerince dava tarihi itibariyle tenkise tabi malvarlığı bulunmadığı gerekçesiyle tenkis talebinin reddine karar verildiği görülmektedir.
O halde, mahkemece, murisin terekesinin ölüm tarihindeki bıraktığı değerlere ilişkin olduğu, ölüm tarihi itibariyle mevcut taşınmazının bulunduğu, daha sonra davacı mirasçı eşi tarafından intikalinin gerçekleştirildiği görülmekle, tenkis talebi bu aşamada dinlenemeyeceğinden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile dava tarihi itibariyle tenkise tabi malvarlığı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün gerekçesinin bu yönden değiştirilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle tenkis talebi yönünden hüküm gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek hükmün değiştirilen gerekçe ve düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 13,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 27.06.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.