Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2018/1133 E. 2018/10247 K. 18.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1133
KARAR NO : 2018/10247
KARAR TARİHİ : 18.10.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar asıl ve birleşen dava dilekçelerinde; …’nun 01/08/2010 tarihinde, toprak köy yolunda çekici kamyonu ile seyir halinde iken, çekicinin yönetmeliğe aykırı yükseklik değerinde bulunan orta gerilim hattına temas etmesi sonucu yaşamını yitirdiğini, olayın meydana gelmesinde davalının sorumluluğu bulunduğunu ileri sürerek davacılar için dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde belirtilen miktarlarda maddi ve manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı asıl ve birleşen dosyadaki cevap dilekçelerinde; davanın zamanaşımına uğradığını, olay ile ilgili kurumlarına yükletilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, davalı kurumun yüklendiği hizmetin tüm gereklerini yerine getirdiğini, kuvvetli akım yönetmeliği ve diğer yasal mevzuata aykırı olabilecek herhangi bir davranışları olmadığını, kurum görevlilerince düzenlenen tutanağa göre, vinç aracının … Petrol’e ait özel bir hattın altından geçerken üzerine yüklenen bir kum bunkerin bacaklarının bir tanesinin hatta temas etmesi soncu şoförün ölümüne sebebiyet verdiğinin tespit edildiğini, kurumlarına husumet yöneltilemeyeceğini, davacıların murisinin tamamen kendi kusur, kabahat, ihmal ve suçu sebebiyle kazanın meydana geldiğini, davacı tarafın fahiş ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacak boyutlarda tazminat taleplerini kabul etmediklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 14/02/2014 havale tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda davalının %60, …’nun %40 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek ve kusur oranları dikkate alınarak hemün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2015/19130 esas 2016/13100 karar sayılı 21//11/2016 tarihli ilamıyla;
“1)….Hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda; davalı …’ın kazanın meydana geldiği havai iletim hattının yönetmelikte belirtilen özellikleri taşımadığı, tesiste yapılması gereken periyodik kontrolleri yapmadığı, yönetmeliğe uygun olmayan iletim hattına elektrik sağladığı, oluşan kazanın meydana gelmesinde %60 oranında kusurlu olduğu, müteveffa …’nun, taşıma sınırı üstünde yük alarak 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun madde 65/d, g, h, i ve bentlerini ihlal ettiği, uzun yıllardır vinç operatörlüğü yapan tecrübeli ve elektrik ile havai hatların tehlikelerini bilen biri olmasına rağmen alçaktan geçen iletim hattının altından aracıyla birlikte geçmeye çalışarak tedbirsizlik ve dikkatsiz davranması neticesinde meydana gelen iş kazasının oluşumunda %40 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.Olay nedeniyle … Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 2010/8490 soruşturma sayılı dosyasında bilgisine başvurulan ve olaya bizzat tanık olan … alınan ifadesinde, tellerin bulunduğu bölgeden geçerken kendisinin …’na muavinlik yaptığını, aracın üzerindeki kum ponkerin ayaklarının elektrik tellerine takıldığı esnada …’nun araçtan atladığını, aracın yanmaya başladığını gördüğü anda tekrar çalışan aracı durdurmak için araca yöneldiğini, kendisinin …’nu engellemeye çalıştığını ancak engel olamadığını, …’nun kontak anahtarını kapatmaya çalışırken aracın sol kapısından tuttuğu esnada elektrik akımına kapılarak çarpıldığını ve yere düşerek öldüğünü beyan etmiştir.Dosya içerisinde bulunan gerek soruşturma dosyasında alınan kusur raporlarında, gerekse iş bu dosyada alınan raporlarda, kusur oranları tespit edilirken olaya bizzat tanık olan kişilerin ifadeleri dikkate alınmamıştır.
Hal böyle olunca mahkemece, soruşturma dosyası, soruşturma sonucu ceza davası açılmış ise bu dosyanın da getirtilerek dosyanın bir bütün halinde konusunda uzman bilirkişi heyetine tevdii ile olay tanıklarının da ifadeleri dikkate alınarak kusur oranlarının belirlenmesi için yeniden rapor alınması ve sonucu dairesinde bir hüküm tesisi gerekirken eksik ve yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Söz konusu bozma ilamı üzerine, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda; davalı kurumun kusursuz olduğu, davacıların murisinin ise %100 oranında kusurlu olduğu, davacı tarafından davalının kusurunun ispat edilemediği, davalının haksız fiil sorumluluğuna göre sorumlu tutulabilmesi için kusurunun olması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dairemizin bozma ilamında belirtildiği üzere; kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz.
Özen sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası’nın 58. maddesi gereğince “…imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur.” ( TBK .69. maddesi ). TBK’nun 71/1.maddesine göre de; “Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.”.Belirtilen yasal düzenlemeler gereğince, davalı, zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan enerji hattının yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlardan sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki nedensellik bağının kesilmiş olmasıdır.Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir.Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından; bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15)
Kusursuz sorumlulukta, zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının, olayla zarar arasında illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir.Sorumluluk hukukunun önemli öğelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır.Kusursuz sorumlulukta, zarar görenin kusuru tazminatın belirlenmesinde önemlidir. Uygulamada zarar verenin ve zarar görenin kusur ve ortak kusur durumu bilirkişiler tarafından tespit olunmaktadır.Bozma sonrası hükme esas alınan bilirkişi raporunda; müteveffanın ikaza rağmen elektrik hattından geçerken araçtaki yükün elektrik hattına temas etmesi nedeniyle aracın yanmaya başlaması üzerine motorlu araçtan atlayarak elektriğe çarpmaktan kurtulduktan sonra ikazı dinlemeyerek motorlu aracın üzerine çıkarak elektrik çarpmasından hayatını kaybetmesi sonucu % 100 kusurlu olduğu, müteveffanın emniyetsiz davranışından dolayı illiyet bağı kesildiğinden davalının kusurunun olmadığı belirtilmiş ise de davalının kusursuz sorumlu olduğunun dikkate alınmadığı, sorumluluğun kaynağı olan enerji nakil hattı ile müteveffanın yaşamını yitirmesi arasında illiyet bağının bulunduğu, müteveffanın davranışının illiyet bağını kesici niteliği bulunmadığı, böylelikle illiyet bağının kesildiğine ilişkin değerlendirmenin isabetli olmadığı, müteveffanın davranışının kusurun belirlenmesinde dikkate alınması gerektiği anlaşılmaktadır.O halde; mahkemece, önceki bilirkişi dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifeti ile davalı şirketin kusursuz olarak sorumlu olduğu, olayın meydana gelmesi sonucunda ortaya çıkan zarar ile davalı şirketin faaliyeti arasında illiyet bağı bulunduğu, müteveffanın davranışının kusur durumunu etkileyeceği gözetilerek kusur durumlarının tereddüde yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi sonucu oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.