Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/9228 E. 2019/5563 K. 19.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/9228
KARAR NO : 2019/5563
KARAR TARİHİ : 19.06.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, dava dışı … ile aralarında 15/09/2014 başlangıç tarihli bir yıl süreli kira sözleşmesi bulunduğunu, davalının ise sözleşmede müteselsil kefil sıfatı ile yer aldığını, dava dışı kiracının kira bedeli, aidat bedeli ve su borcunu ödemeden mecuru terk ettiğini, belirtilen alacakların tahsiline yönelik başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamını ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Takibe dayanak yapılan ve karara esas alınan 15/09/2014 başlangıç tarihli bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda, taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı alacaklı tarafından 05.06.2015 tarihinde başlatılan icra takibinde ödenmeyen kira bedeli, aidat bedeli ve su borcu toplamı 5.514TL ‘nin tahsili istenilmiştir. Ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu süresinde takibe itiraz etmiştir. Kira sözleşmesinin tarafları davacı ile dava dışı kiracı …’dır. Davalı … ise sözleşmeyi müteselsil kefil ibaresi altında imzalamış olup, sözleşmenin özel şartlar 16. maddesinde ” Kiracı kiralananda kaldığı sürece kefilin kefaleti devam eder.” düzenlemesi bulunmaktadır. Ne var ki 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesinde ”Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler. Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz ” düzenlemesi bulunmakta olup, anılan yasa az önce yukarıda belirtildiği üzere kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu öngörmüştür. Davaya konu kira sözleşmesinde ise düzenlemeye uygun bir kefaletin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün davalı taraf yararına HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.