Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/87 E. 2018/10595 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/87
KARAR NO : 2018/10595
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yagılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı … vekili ve davalı … tarafından istenilmiş ise de, HUMK’nun 435/7 ve 438/1. maddeleri gereğince temyiz edenlerin süresinde verdikleri dilekçelerde bu yönde bir istemde bulunmamış oldukları anlaşılmakla, sonradan verilen ek dilekçelerde bildirilen duruşma isteğinin reddi ile temyiz incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıların murisi … ile 18.02.1986 tarihinde yaptıkları sözleşmeyle, davacının, Makbule’nin murisinden intikal edecek 25.900 metrekare taşınmazdaki miras hak ve hisselerini 20.000.000 TL (eski para ile) bedelle satın ve teslim aldığını, Makbule’nin tapuyu devredemeden vefat ettiğini, davalı mirasçıların da tapuyu devretmeye yanaşmadıklarını ileri sürerek; satış tarihinde satış bedeli olarak ödediği 20.000.000 TL’nin sebepsiz zenginleşme ve denkleştirici adalet ilkeleri gereğince dava tarihi itibariyle ulaştığı değerin tespiti ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı …, harici sözleşmedeki imzanın murisi …’ye ait olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini, sözleşmeden haberi olmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu savunarak; davanın reddini istemiş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.Mahkemece; davanın kabulü ile 248.823,03 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar … ve … tarafından temyiz edilmiştir.1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar … ve …’ın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.2)Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu taşınmazın davalıların murisleri ve hissedarları adına tapuda kayıtlı olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (MK.634, Yeni MK.706, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler.Ne var ki hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle sebepsiz zenginleşme kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında zaruret vardır.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.
Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının sözleşme tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilince bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata çağın gereklerine uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur.
Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır. Ancak burada denkleştirme yapılırken, bu hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihte iade kapsamını tespitte önemli olduğu unutulmamalıdır. Zira geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan istememelidir.Somut olayda; davacı, satıma konu taşınmaz için ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihinde ulaşacağı alım gücünün tespiti ile tahsilini istemiştir. Kural olarak geçersiz sözleşmelerde denkleştirici adalet ilkelerinin uygulanması mahkemenin de kabulünde olduğu gibi doğrudur. Ancak, satış sözleşmesi geçerli olsa idi, davacı, sözleşmenin ifa edilmemesi halinde taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değerini isteyebilecekti. Dava konusu … İli … İlçesi … Köyü … mevki 457 nolu parselde bulunan taşınmazda ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiği, taşınmazın ihale yoluyla dava dışı üçüncü kişiye 132.393,50 TL ‘ye satıldığı anlaşılmıştır. Bu durumda, geçersiz sözleşme nedeni ile davacının isteyebileceği iade tutarı, geçerli sözleşme ile elde edeceği menfaatten fazla olamaz.Mahkemece; uzman bilirkişi aracılığı ile davacının 18.02.1986 tarihinde ödediği satış bedelinin, dava tarihinde ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktarın taşınmazın rayiç değerini (ihale yoluyla dava dışı üçüncü kişiye satıldığı bedeli) aşması halinde, bu bedelle sınırlı olarak hükmedilmesi gerekirken, açıklanan bu hususlar göz ardı edilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalılar … ve …’ın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.