Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/8390 E. 2019/4510 K. 15.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/8390
KARAR NO : 2019/4510
KARAR TARİHİ : 15.05.2019

MAHKEMESİ : SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile arasında 01/03/2009 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi imzalandığını, davalının söz konusu mecurda kiracı sıfatıyla bulunduğunu, kira sözleşmesinde mecurun otobüs yazıhanesi ve terminali, kafeterya ve büfe olarak kullanılmasının kararlaştırıldığını, binanın kira sözleşmesinin akdinden önce mesken olarak kullanıldığını ve iki eve ait ev eşyalarının (kişisel eşyalar da dahil) kira sözleşmesinden sonra mecurun çatı katında depolandığını ve mecurun davalıya teslim edildiğini, kira sözleşmesine konu taşınmaz 12/12/2010 tarihinde davalı kullanımında iken taşınmazda yangın çıktığını, binanın çatı katı ve burada bulanan eşyaların tamamen yandığını, yangın nedeni ile maddi ve manevi değeri olan eşyaların tamamen yandığını, bunun yanında söndürme nedeni ile çatı katı dışındaki dairelerin de zarar gördüğünü, yangının sigara izmaritinden çıktığının tahmin edildiğini,davalının dikkatsizliğinin ortaya konduğunu, tüm denetimin davalıda olduğunu, yangın sonucu maddi ve manevi zararların giderimi için davalı şirkete gönderilen 12/10/2011 tarihli ihtara, yangın çıkan alanın davalı şirket tasarrufu altında bulunmadığı şeklinde cevap verildiğini belirterek, 105.000,00 maddi ve 20.000,00TL manevi tazminatın 12/12/2010 tarihinden itibaren hesaplanacak avans faiz oranına göre hesaplanacak olan faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; yangında kusurunun bulunmadığını, yangının meydana geldiği katın tasarrufu altında olmadığını, teras katının davacı yanın kullanımında olduğunu, yangının bu katta meydana geldiğini, yangın sebebinin yanan sigara izmariti ateşinin tutuşması ile başladığının tahmin edilmekle yangının sebebininde net şekilde belirlenemediğini, davacının terasa fiilen girip çıktığını, bu katın tüm tasarrufunun davacıda olduğunu, maddi tazminat kalemlerinin açıkça kalem kalem açıklanması gerektiğini, yine manevi tazminatın ve faizin fahiş olduğunu ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14/11/2013 tarihli kararının Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 2014/4640 Esas sayılı ilamı ile görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğundan bahisle bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak görevsizlik kararı verildiği, yargılamaya görevli Sulh Hukuk Mahkemesince devam edilerek yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile, 56.000,00 TL hasar bedeli, takdiren 20.000,00 TL eşya bedeli ve yine takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın 12/12/2010 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dava; eski hale getirme nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile iki tarafın beyanları uyarınca kiralananın anahtarının davalı kiracıda olduğunun anlaşılmasıyla delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacının tüm davalının aşağıdaki bentler dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalının eski hale getirme bedeline yönelik temyiz itirazlarına gelince;
6098 sayılı TBK ‘nın 316/1. maddesi (BK.’nın 256.maddesi) hükmü uyarınca, kiracı, kiralananı özenle kullanmak ve aynı Kanunun 334. maddesi (BK.’nın 266.maddesi) gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Kiracının bu yükümlülüğünün ihlali halinde kiraya veren, bu yüzden uğradığı zarar için giderim isteminde bulunabilir. Ancak kiracı, sözleşmeye uygun olağan kullanım dolayısıyla oluşan eskime ve bozulmalardan sorumlu olmayıp, münhasıran kötü kullanım nedeniyle oluşan zarar ve hasarlardan sorumludur. Davalının kiralananı kullandığı süre ve kullanma amacı gözetildiğinde olağan kullanımdan kaynaklanan yıpranma ve eskimelerin olacağı kuşkusuzdur.
Somut olayda; taraflar arasında 01.03.2009 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı tartışmasızdır. Sözleşmesinin 12. maddesinde; kiracının mecuru gerekli özeni göstererek kullanmayı ve gerektiğinde küçük tamiratlar yapmayı kabul ve taahhüt ettiği kararlaştırılmıştır. Davacı tarafından mecurda 12.12.2010 tarihinde yangın çıktığı, yangın söndürme nedeni ile çatı katı dışındaki dairelerin de zarar gördüğü belirtilerek eski hale getirme bedeli talep edilmiştir. Mahkemece, davacının bu yöndeki talebi doğrultusunda mahallinde keşif icrası sonucunda alınan bilirkişi raporunda; yangın söndürme esnasında oluşan göllenme nedeni ile diğer dairelerin ahşap elemanlarının hasarlanmasına neden olduğu, tamiratla giderilemeyeceği, yenilenmesi gerektiği, çatı yapılması bedelinin 16.777,00 TL, diğer iki katta oluşan hasar bedelinin 26.630 TL, mutfak yenileme bedelinin 10.000,00 TL, yangın sonrası enkaz temizleme ve nakliye bedelinin ise 2.593,00 TL olduğunun tespit edildiği, davalı tarafından ise, raporda meydana gelen hasarın kalem kalem belirtilmediği, genel olarak hesaplama yapıldığı belirtilerek rapora itiraz edildiği, mahkemece itiraza uğrayan rapor esas alınarak hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır. Ne var ki, hükme esas alınan raporda yangın nedeni ile hasarlanan mecurdaki tadilatların kalem kalem açıklanmadığı, bu anlamda taraf ve Yargıtay denetimine açık olmadığı belirlenmiş olup, rapor bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davacı tarafından telep edilen eski hale getirme bedelinin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi için yeniden rapor alınarak, hor kullanım ve olağan kullanım nedeniyle hasar ayrımı yapılıp, kullanım süresi ile orantılı olarak yıpranma payı da hesaplanmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3-) Davalının manevi tazminat yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi hükmüne göre, manevi tazminata karar verilebilmesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 24. maddesi hükmünde genel olarak açıklanan kişilik haklarına bir saldırı bulunması, hukuka aykırı fiil sonucunda kişilik haklarının zarar görmüş olması zorunludur. Bahsedilen kişilik hakları, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Malvarlığında bir zarar meydana gelmesi halinde de kişinin az veya çok üzüleceği ve manevi olarak acı çekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, malvarlığı zararlarının bu kapsamda değerlendirilebilmesi için davacı tarafından malvarlığında meydana gelen zarar ile kişinin kişilik haklarının zarara uğradığı ispat edilmelidir. Somut olayda davacı, eşyalar yönünden manevi zararın koşullarının oluştuğunu ispat edememiştir. Bu bakımından davaya konu olay bu madde kapsamına girmemektedir.
O halde; mahkemece; yukarıda ifade edilen madde metni incelendiğinde de görüleceği üzere; davacı yönünden manevi tazminat istem koşullarının eldeki dava bakımından oluşmadığı nazara alınarak, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hüküm bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm davalının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’ un 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.05.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.