Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/7545 E. 2019/3708 K. 24.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/7545
KARAR NO : 2019/3708
KARAR TARİHİ : 24.04.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile arasında araç kira akdi imzaladığını ve bu akit nedeniyle davalının ödenmemiş kira borcu bulunduğunu, borcun ödenmemesi nedeniyle başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini, itirazda belirtilen akdin feshi yönündeki iddiasının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap dilekçesinde özetle; otobüsün turlarda kullanılmak üzere kiralandığını, Doğu ve Güneydoğu Anadoluya yapılacak turların bölgede yaşanan durumlar dolayısıyla yapılamadığını ve dolayısıyla ortaya çıkan olağanüstü durumlar karşısında sözleşme dengesinin bozulduğunu, araçtaki ekipmanın tam ve çalışır halde tutulması sorumluluğunun davacıya ait olduğunu bunu yerine getirmediği için iki tv ve teferruatın taraflarınca karşılandığını ve şoför temini konusunda sorumluluğun araç sahibinde olmakla tüm kullanım ve hasar, monte işlemlerinden araç sahibinin temsilcisi şoför dolayısıyla davacının haberdar olduğunu ve itirazi kayıt ileri sürmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı tarafın kira sözleşmesini fesih gerekçesinin yerinde olmadığı, bu itibarla icra takibine yapılan itirazın haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında imzalanan 12/04/2014 başlangıç tarihli tarihli sözleşme her ne kadar taraflarca ve mahkemece kiralama sözleşmesi olarak nitelendirilmiş ise de sözleşmede davacı, otobüs sahibi; davalı ise acenta olarak ifade edilmiş, sözleşmenin kiralayanın yükümlülüklerini düzenleyen 5. maddesi ile otobüs sürücüsüün SGK gibi resmi işlemlerinin yapılmış olmasına ilişkin 18. maddesi ile ikinci sürücüye ilişkin 19. maddesi

dikkate alındığında, otobüs sürücüsünün de davacı tarafça görevlendirileceği ve davacının personeli olduğu, sözleşmenin kira sözleşmesi niteliğinde olmayıp sürücülü araç hizmeti alımına dair bir sözleşme olduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4. Maddesi dikkate alındığında uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olmadığı anlaşılmaktadır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, HMK m.114/1-c gereğince görev dava şartıdır ve HMK m.115/1 uyarınca taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmelidir. Taraflar da yargılama süresince mahkemenin görevli olmadığını ileri sürebilirler.
HMK’nın 2. maddesinde asliye hukuk mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup, bu hükme göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında istisna öngörülerek “Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” ifadesine yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde nisbi ve mutlak ticari davalar düzenlenmiş olup her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nisbi ticari dava olup, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın maddenin ilk fıkrasında a, b, c, d, e ve f bentlerinde sayılan hususlardan doğan hukuk davaları ise mutlak ticari dava niteliğindedir. TTK m.5 uyarınca aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğu ve davalı, tüzel kişi tacir olmakla davacının da tacir olup olmadığı belirlenerek TTK’nın 4. Ve 5. maddeleri de dikkate alındığında uyuşmazlık ticari dava niteliği taşıdığı takdirde asliye ticaret mahkemelerinin, ticari dava niteliği taşımadığı takdirde ise asliye hukuk mahkemelerinin görevli olacağı gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiş ve bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.