Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/6740 E. 2019/3298 K. 11.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/6740
KARAR NO : 2019/3298
KARAR TARİHİ : 11.04.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; maliki bulunduğu 3 adet daireyi davalı şirkete 15/03/2010 başlangıç tarihli, bir yıl süreli kira sözleşmesi ile aylık 10.000 TL kira bedeli ile kiraya verdiğini; davalının 15/10/2010 tarihi itibariyle kira borcunu ödemekten kaçındığını; kira sözleşmesinde kiracının 3 ay önceden yazılı olarak haber vermek suretiyle kira akdini feshedebileceğinin kabul edildiğini, haber vermeden taşınmazı tahliye eden kiracının dönem sonuna kadar kira bedellerini ödemek zorunda olduğunu; ödenmeyen kira bedellerinin tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine başlattıkları icra takibine davalı şirketce itiraz edilerek takibin durdurulduğunu belirterek; itirazın iptaline ve % 40 dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taraflar arasında 15/03/2010 tarihli sözleşmenin imzalandığını, yeni sözleşmede 3 ay önceden bildirim yükümlülüğünün bulunmadığını; davacı şirketi arayıp taşınmazı 15/10/2010 tarihinde tahliye edeceklerini söylediklerini ayrıca davacı şirkete 03/09/2010 ve 22/09/2010 tarihlerinde sözleşmenin 15.10.2010 tarihinde feshedileceğine ilişkin ihtarname gönderdiklerini, ihtarnamelerin davacının en son bilinen ve Ticaret Sicil Müdürlüğündeki kayıtlı adresine gönderildiği halde tebliğ alınmadığını; 12/10/2010 tarihli tespit ile taşınmazların tahliye edildiğinin tespit edildiğini, davacı şirketin anahtarları teslim almaması üzerine …..Sulh Hukuk mahkemesinin 2010/245 D.İş sayılı dosyası ile ….Noterliğini tevdi mahalli olarak tayin ettirdiklerini ve anahtarların … Noterliğine teslim edildiğini; kira sözleşmesinin 15/03/2011 tarihinde sona ermesine rağmen davacının 15/03/2011 tarihli kira bedelini talep etmesinin haksız olduğunu; muaccel hale gelmemiş bir alacak için faiz talep edilemeyeceğini belirterek; davanın reddine ve % 40’tan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, davalının …. İcra Dairesinin 2010/24306 esas sayılı takip dosyasında asıl alacağın 10.000.00 TL’sine işlemiş faizin 2,46 TL’sine yapılan itirazın reddine, takibe bu miktarlar üzerinden devamına, asıl alacak miktarı üzerinden hesaplanacak %40 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 15.03.2010 başlangıç tarihli 1 yıl süreli aylık 10.000 TL bedelli kira sözleşmesinin varlığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davaya konu icra dosyasının incelenmesinde; 15.10.2010 tarihinden 15.03.2011 tarihine kadarki toplam 6 aylık kira bedelinin tahsilinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu 15.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde; her ne kadar muaceliyet koşulu bulunmamakta ise de, davacı şirket aleyhine keşide edilen ihtarnamelerin davacı şirkete tebliğ edilemediği ve davalı kiracı tarafından kira sözleşmesinin süresinden önce feshedildiği anlaşılmaktadır. Kiracının tek taraflı olarak sözleşmeyi feshinin haksız olduğu, kiralananı süre bitmeden tek taraflı olarak tahliye etme hak ve yetkisi kendisine tanınmayan kiracının, kiraya verenin bilgisi ve rızası olmaksızın, haklı bir nedene de dayanmaksızın, kira süresinin bitiminden önce kiralananı tahliye etmesi sözleşmeye aykırı davranış (haksız fesih) sayılır; böylesi bir durumda kiracı, kiraya verenin bu yüzden uğradığı zararı tazminle sorumludur. Ne var ki, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 114. maddesi (mülga 818 Sayılı BK.nun 98.maddesi) göndermesi ile aynı Kanunun 52.maddesi (mülga BK.nun 44. maddesi) uyarınca, kiraya veren de, kiralananı aynı koşullarla yeniden kiraya vermek konusunda gereken çabayı göstermeli ve böylece zararın artmasına sebebiyet vermemelidir. Aksi takdirde, artmasına sebep olduğu zarar tutarını kiracıdan isteyemez. Bu durumda, davacının zararı tahliye tarihinden kiralananın aynı koşullarla yeniden kiraya verilebileceği tarihe kadar boş kaldığı süreye ilişkin kira parasından ibarettir. Mahkemece, mahallinde konusunda uzman bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak, dava konusu yerin aynı şartlarda ne kadar sürede kiraya verilebileceği hususunda denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Ayrıca, mahkemece; 2010 yılı Ekim ayına ilişkin kira bedelinin ibraz edilen fatura bedeli ile ödendiği kabul edilmiş ise de; söz konusu makbuzun fotokopi olduğu, üzerinde imzanın bulunmadığı ve davacı tarafça kabul edilmediği nazara alındığında, söz konusu makbuzun tarafların ticari defterlerine işlenip işlenmediğine ilişkin bilirkişi incelemesi yapılmadan kira bedelinin ödendiğinin kabul edilmesi de yerinde görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.