Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/6694 E. 2019/3141 K. 09.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/6694
KARAR NO : 2019/3141
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 09.04.2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davalılar vekili Av. …. ile davacı asil … geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı taraflara ait taşınmazın, 18.04.2008 tarihli kira sözleşmesi ile 4 yıl süre ile otel olarak işletilmek üzere, davalı tarafları temsilen davalı … ile yapmış olduğu kira sözleşmesi ile davacıya kiralandığını, otel olarak işyeri ruhsatı almak için belediyeye başvurduğunu ancak ruhsat başvurusunun kabul edilmediğini, bu nedenle kira sözleşmesini feshettiğini, davalıların taşınmazı otel olarak kullanılmaya uygun şekilde bulundurmadıklarından dolayı sorumlu olduğunu belirterek; işletmenin tesis, onarım ve işletme hazırlık masrafı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 4.000 TL ve işletmenin faaliyete geçirilememesi nedeniyle oluşan kar kaybına istinaden 4.000 TL’nin davalılardan tahsilini istemiş, bozma sonrası 01.04.2014 tarihli dilekçe ile talebini 47.184,83 TL ıslah etmiştir.

Davalılar; davacının taşınmazın mevcut durumunu bilerek kiraladığını, kira sözleşmesine göre yapılan tezyinat masraflarının davacıya ait olacağının kararlaştırıldığını belirterek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2012/7634 Esas – 2013/242 Karar sayılı ve 14.01.2013 tarihli kararı ile; “Kiraya veren, kira konusu şeyi sözleşmede amaçlanan şekilde kullanmaya elverişli olarak kiracıya teslim etmek ve kira süresince de bu halin devamını sağlamakla yükümlüdür. (BK.249.md.) Taşınmazın davacıya kiralanması sonrasında davacı tarafından belediyeye yapılan ruhsat başvurusunda taşınmazın üç cephesinin kapalı olması itibariyle güvenlik önlemlerinin yeterli olmadığı gerekçesiyle ruhsat verilmeyerek sözleşmenin davacı tarafından 11.05.2009 tarihinde haklı olarak feshedildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda davacı kira sözleşmesini haklı nedenlerle feshettiğinden dolayı taşınmaza yaptığı zorunlu ve faydalı masrafları taşınmazdan yararlanamadığı süreyle orantılı olarak isteyebilir. Bir başka anlatımla taşınmazı 4 yıl kullanacağı düşüncesiyle yapılan zorunlu ve faydalı masrafların yapıldığı tarihteki bedelleri toplamından sözleşmenin feshedildiği 11.05.2009 tarihi sonrası için kira dönemi sonuna kadar isabet eden orandaki masraf miktarını isteme hakkına sahiptir. Mahkemece, az yukarıda açıklanan hesaplama şekline uygun olarak davacının zorunlu ve faydalı masraflar nedeniyle isteyebileceği miktarın belirlenmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesi ile bozulmuş, davalılar karar düzeltme talebinde bulunmamıştır. Mahkemece bozma kararına uyulmuş ve alacak davasının kabulü ile 55.154,83 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine ve önceki bozma ilamına karşı davalılar tarafından karar düzeltme yoluna gidilmemiş olması ve tahliye tarihi yönünden davacı lehine usulü kazanılmış hak oluşmuş olmasına göre davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-)Davalıların ıslah ile artırılan alacağa ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK’nun 176. maddesinde ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un müteakip 177. maddesinde ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.

Hukuk Genel Kurulunun 15.03.2006 tarih ve 2006/9-21E-2006/72K sayılı kararı ile; Mahkemece tüm deliller toplanıp, bilirkişi incelemesi yaptırılıp ve dosya esas yönünden de karar vermeye hazır hale getirildikten sonra yerel mahkemece verilen karar Yargıtay Dairesince bozulmuş ve bozmadan sonra da herhangi bir tahkikat yapılmamışsa artık ıslahın açıklanan nedenlerle kabulünün mümkün olmayacağı belirtilmiştir.
Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; ‘ıslah’ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177.maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, 06.05.2016 tarihli ve 2015/1 Esas 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile de; “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04.02.1948 gün ve 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas-1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2012/7634 Esas–2013/242 Karar sayılı ve 14.01.2013 tarihli bozma ilamı sonrasında mahkemece yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı vekilince 01.04.2015 havale tarihli ıslah dilekçesinin sunulduğu, mahkemece de davacı vekilinin söz konusu ıslah dilekçesi dikkate alınmak suretiyle hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da nazara alındığında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından; mahkemece, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı …ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün davacılar lehine BOZULMASINA, 2.037 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.