Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/6563 E. 2019/3114 K. 08.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/6563
KARAR NO : 2019/3114
KARAR TARİHİ : 08.04.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; kendilerine ait ve davalı tarafından kiralanan araçların bakiye kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalının haksız olarak itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı; cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; davanın kabulü ile,
davalının ….İcra Dairesi’nin 2012/9540 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, 6.416.62 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek takibin devamına,takip konusu alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. mahkemece davalının kararı süresinde temyiz etmediğinden bahisle 21.11.2014 tarihinde ek karar ile davalının temyiz isteminin reddine karar verilmiş, ek karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yukarıda belirtildiği üzere, dosyada temyiz isteminin süreden redddi kararı verildiğinden ve davalının yargılama süresince kendisine yapılan tebligatların usulsüz olduğunu iddia etmesi nedeniyle, uyuşmazlığın öncelikle tebligat hukuku çerçevesinde ele alınması gerekmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrası “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya

memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü, 21/2.maddesi ise ”Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.
Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “Bilinen adreste tebligat” başlıklı 16/2.maddesinde; ”Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebliğ zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir.” düzenlemesi, yine aynı Yönetmeliğin 79/2. maddesinde de “Bu Yönetmeliğe ekli örneklere göre bastırılacak evrakın beyaz renkte olması gerekir. Ancak 16 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemine göre düzenlenecek tebliğ zarfı açık mavi renkte bastırılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Somut uyuşmazlıkta; dava ilk olarak Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, mahkemece verilen görevsizlik kararının ve bu karara karşı davacı tarafın sunduğu temyiz dilekçesinin davalı tarafın bildirilen adresine tebliğe çıkartıldığı, tebligatların komşularından alınan beyanlara göre adresten taşındığından iade olunduğu anlaşılmaktadır. Akabinde davalının mernis adresine yeniden tebligat çıkartıldığı tebligat Kanununun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiği; davacılardan Mustafa Genç’e çıkartılan tebligatın ise davacının bilinen adresinden yeni adres bildirmeden ayrıldığından bahisle iade gelmesi üzerine adı geçen davacının adres kayıt sistemindeki adresine tebliğe çıkartıldığı ve muhatabın çarşıya gittiği komşusunun beyanından anlaşılarak Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre tebliğ edildiği görülmektedir.
Buna göre; Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğinin 16/2 maddesine göre, açık mavi renkli bastırılan tebligat zarfında, “adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek, bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata” yer verilmesi gerekirken, böyle bir meşruhatın olmadığı sadece davalının adı ve soyadının yazılı olduğu yerin hemen altında, (Mernis Adresi) şeklinde bir yazının olduğu ve tebliğ zarfının açık mavi renkli olmadığı görülmüş olup, beyaz renkli zarf üzerindeki “Mernis Adresi” şeklinde kaydın Kanunun ve Yönetmeliğin aradığı şartları karşılamadığı dolayısıyla tebliğin usule aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

Tebligat Kanunu ile yönetmeliğinin etkili önlemler almış olmasının tek amacı, tebliğin muhatabına ulaşmasını ve onun tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. Şu hale göre; yazılı tebligat, bir davaya ilişkin işlemleri o davayla ilgili kişilere bildirmek için, mahkemelerce Kanuna uygun biçimde yapılan bir belgelendirme işlemidir. Dolayısıyla, Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en küçük ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Nitekim, Kanunun ve yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.
Mahkemece her ne kadar yasal bildirimler davalıya yapılmış kabul edilerek tahkikat aşaması tamamlanarak yargılama tamamlanmış ve gerekçeli kararın da davalıya usulüne uygun şekilde yapıldığından bahisle temyiz süresi geçirildiğinden ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verilmiş ise de; yukarıda açıklandığı üzere dosya kapsamındaki bildirimlerin davalıya usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşılmakla davalının temyiz talebinin kabulü ile mahkemenin 21.11.2014 tarihli ek kararı kaldırılması gerekmiştir.
Dava; araç kiralama sözleşmesine dayalı cari hesap alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
6100 sayılı HMK’nun 27. maddesinde; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunması, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği, açıklanmıştır.
Açıklanan madde hükmü uyarınca; yargılamanın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilerek duruşmaya çağırılması, diğer bir anlatımla taraf teşkilinin sağlanması gerekir. Bu da çıkarılacak davetiyenin Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliği ile mümkündür.
Bu bağlamda; taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesi, Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur.
Yukarıda açıklandığı üzere mahkemece dava dilekçesi ve duruşma günü doğrudan davalının mernis adresine tebligat zarfının üstüne mernis adresi olduğu belirtilerek Tebligat Kanunun 21/2. maddesi uyarınca tebliğ edilmiştir. Bu durumda yapılan tebligatlar usulsüz olup davalının savunma hakkı kısıtlandığı gibi, (HGK. 17.12.2014 tarih, 2013/1372 esas, 2014/1065 karar). bilirkişi raporu ise davalıya hiç tebliğ edilmemiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği taktirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, bilirkişi raporunun da tebliği sağlanarak deliller hep birlikte değerlendirerek bir sonuca ulaşılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi uyarınca hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.