Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/5719 E. 2019/3129 K. 09.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5719
KARAR NO : 2019/3129
KARAR TARİHİ : 09.04.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tespit-muarazanın giderilmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 09.04.2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av…. ile Av…..geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekillerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00’e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı vakıf ile 08/03/2013 tarihli yap, işlet, devret usulü uzun süreli kira sözleşmesi imzalandığını, 16/09/2013 tarihli sözleşme ile önceki sözleşmenin tadil edildiğini, sözleşmenin tarafları arasında 28/12/2014 tarihinde zeyilname imzalandığını, sözleşmeye göre iş hanına yapacağı inşaat karşılığında 20 yıl kiracı sıfatı ile kullanacağını, sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, hanın inşaat ve restorasyon işlerini tam ve mükemmel biçimde inşaa ettirdiğini, inşaatın tamamlanmasından sonra iskan ruhsatı alınamadığını, bu nedenle kiralanandan ekonomik olarak faydalanamadığını, 18/05/2015 tarihinde Vakfın diğer davalı şirket ile mükerrer kira sözleşmesi imzaladığını, kiraya veren tarafından sözleşme fesih dahi edilmeden diğer davalı ile sözleşme yapılmasının, bu sözleşmeyi tapuya tescil ettirmesinin kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, Vakıf ile diğer davalı şirket arasında organik bağ bulunduğunu, davalı Vakfın yaklaşık 5.000.000 TL harcayarak

kullanıma hazır hale getirdiği taşınmazı muvazaalı olarak diğer davalıya kiraladığını belirterek davalılar arasında düzenlenen mükerrer kira sözleşmesinin geçersizliliğinin tespitine, tapu kaydına konulan geçersiz kira sözleşmesine ilişkin şerhin kaldırılmasına, müvekkili ile Vakıf arasında düzenlenen kira sözleşmesinin TBK 301. maddesi düzenlemesi ve sürekli edimler içeren bir sözleşme olması nedeniyle sözleşmenin aynen ifasına, taşınmazın müvekkiline teslimine, böylece muarazanın giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı kiraya veren Vakıf, davacının gönderilen tüm ihtarnamelere ve yapılan takibe rağmen kira bedellerini ödemediğini, inşaat alanındaki faaliyetini sonlandırarak taşınmazı tahliye ettiğini, bu hususun Vakıf yöneticisi tarafından tutanağa bağlandığını, bunun üzerine inşaatın tamamlanması ve hanın kiralanması için 18/05/2015 tarihinde diğer davalı ile kira sözleşmesi yapılarak taşınmazın yeni kiracıya teslim edildiğini, davacının kendi istiği ile tahliye ettiği taşınmazın tekrar kendisine teslimini talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı ile düzelenen kira sözleşmesinin, davacının taşınmazı tahliye etmesi ile fesholduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.
Davalı …, davacı ile aralarında bir hukuki ilişkisi bulunmadığını, sözleşme ve ilgili tüm işlemlerin yasal olup hiçbir usulsüzlük bulunmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı şirket tarafından muvazaa iddiasıyla, kendi kiralayanı olan vakıf ile vakfın aynı kiralanan için üçüncü kişi ile yaptığı kira sözleşmesinin iptali istenildiği, vakfın görünürdeki iradesi davacı ile kira sözleşmesi yapmak iken gizli iradesinin davalı şirket ile kira sözleşmesi yapmak olduğunun öne sürüldüğünü, dolayısıyla davacı tarafından vakfın gerçek iradesine uygun olarak yaptığı sözleşmenin iptalinin istenildiğini, ikinci sözleşmenin taraflarının iradesine uygun olarak düzenlenmesi karşısında, sözleşmenin tarafı olmayan davacı tarafından iptalinin istenemeyeceğinin değerlendirildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hâkimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir. (HMK. madde 33). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hâkimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
Davacı ile davalı kiraya veren Vakıf arasında düzenlenen 08/03/2013 tarihli yap-işlet-devret modeli sözleşme ile bu sözleşmede değişiklikler yapılmasını ihtiva eden 16/09/2013 tarihli sözleşme hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 16/09/2013 tarihli sözleşmede, kira süresi 20+20 yıl olarak belirlenmiştir. Dava konusu taşınmazın davalı Vakıf tarafından, 18/05/2015 tarihli, 20 yıl süreli kira sözleşmesi ile diğer davalı şirkete kiralandığı anlaşılmaktadır. Davacı dava dilekçesinde ve yargılamadaki beyanlarında, taraflar arasında danışıklı işlemler yapıldığını, dava konusu taşınmazın muvazaalı olarak davalı şirkete kiralandığını, davalı şirket ortakları ile ilgili bazı bilgiler vererek davalı şirket ile Vakıf arasında organik bağ bulunduğunu ileri sürmüş ise de davacının talebi Vakıf ile davacı arasındaki sözleşmenin aynen ifası ve kiralananın teslimine ilişkin olup yine davalılar arasında düzenlenen sözleşmenin geçersiz olduğunun tespitine yöneliktir.

Bu nedenle Mahkemece, davacı ile davalı Vakıf arasında düzenlenen 08/03/2013 ve 16/09/2013 tarihli sözleşmeler ile 28/12/2014 tarihinde zeyilname doğrultusunda davacının aynen ifa ve kiralananın teslimi ile muarazının giderilmesi talebinin değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın muvazaa nedenine dayalı olarak davalılar arasında düzenlenen kira sözlemesinin iptali olarak nitelendirilmesi ve yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.