Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/4781 E. 2019/2736 K. 28.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4781
KARAR NO : 2019/2736
KARAR TARİHİ : 28.03.2019

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı şirket ile 06.01.2010 başlangıç tarihli, 1 yıl süreli kira sözleşmesi imzaladıklarını; davalı şirket yetkililerince daha önceki dava dışı kiracı … şirketine olan 13.301,44 TL borcunu ödedikleri takdirde ödenen paranın kiradan mahsup edileceğini söylemeleri üzerine dava dışı Nespa Şirketine banka havalesi yoluyla ödeme yaptıklarını, söz konusu ödemenin kira borcuna mahsup edilmediğini belirterek; ödedikleri bedelin iadesi için davalı şirket aleyhine icra takibi başlattıklarını, başlatılan icra takibine davalı tarafça itiraz edildiğini ileri sürerek; icra takibine vaki itirazın iptaline ve %40 dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacının iddialarını kabul etmedikleri beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dava, İcra ve İflas Kanununun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.maddesinin 1.fıkrasında mahkeme hükmünün kapsamı açıkça belirlenmiş, 2. fıkrasında ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” denilmiştir. Dava sonunda mahkemece verilen karar ile, kimin lehine kimin aleyhine karar verildiği, davalının neye mahkum edildiği tereddütsüz anlaşılmalıdır. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir. (Hukuk Genel Kurulu – 2015/10-3513 Esas; 2018/1605 Karar sayılı ilamı.)
Eldeki davada; davacı tarafından, davalı adına dava dışı üçüncü kişiye ödenen paranın tahsili için davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesi talep edilmektedir. Mahkemece, yapılan yargılama sonunda sadece davanın kabulüne karar verilerek karardan bir suretin icra dairesine gönderilmesi şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu durumda; itirazın iptaline konu icra dosyası hakkında asıl alacak, işlemiş faiz yönünden bir hüküm tesis edilmediği gibi icra inkar tazminatı hakkında da olumlu ya da olumsuz karar verilmemiştir.
O halde, Mahkemece, davanın itirazın iptali davası olduğu nazara alınarak davacının talepleri doğrultusunda hüküm tesis edilmesi gerekirken infazda tereddüt oluşturacak şekilde davanın sadece kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle HUMK’ un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’ nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’ un 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.