Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/4360 E. 2018/11698 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4360
KARAR NO : 2018/11698
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı borçlunun kendisinin maliki bulunduğu ilgili adresteki taşınmazı 01/01/2009 tarihinde yenilenen yazılı kira sözleşmesi ile 2010 yılına kadar dükkan olarak kullandığını, borçlu aleyhine icra takibine başlanıldığı tarihe kadar ödenmemiş olan 21.355,00 TL birikmiş kira alacağı için … 25. İcra Müdürlüğü’nün 2011/1958 sayılı takip dosyası ile ilamsız icra takibine başladıklarını, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile borçlunun haksız olan itirazının iptaline ve takibin devamına, borçlu aleyhine % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı,cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece;davanın kabulü ile, davalının … 25. İcra Müdürlüğü’nün 2011/1958 sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline ve takibin 21.355,00 TL üzerinden devamına; asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava;kira alacağından kaynaklı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (YHGK.’nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin, dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun amir hükmü gereğidir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesine göre; kendisine tebliğ yapılacak kimse gösterilen adreste sürekli bulunmaz veya tebellüğden çekinirse, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Gösterilen şekil geçerlilik koşuludur.
Somut olayda;yargılama sürecinde davalı adına çıkartılan isticvap davetiyesinin tebligat kanunun 21/2 maddesine göre yapıldığına dair tebligata şerh verildiği,ancak söz konusu 03.04.2015 tarihli tebligat parçası incelendiğinde, komşunun ad ve soyadının söz konu tebligat parçasında yer almadığı anlaşılmakla,söz konusu isticvap davetiyesinin usulsüz olduğu anlaşılmaktadır.
2-Kabule göre de,taraflar arasında düzenlenen 01.04.2005 tarihli kira sözleşmesi incelendiğinde ise,hususi şartlar başlığı altında düzenlenen 17. maddesinde ‘’kira parasını,kira akdi feshedilmediği takdirde yenilenen kira döneminde önceden hiçbir ihtar veya ihbara lüzum kalmaksızın … Ticaret Odası veya Ticaret Bakanlığı eşya fiyat endekslerinden hangisi daha yüksek ise,endekslerdeki artış yüzdesinin tamamı kadar arttırılarak ödemeyi şimdiden kabul ve taahhüt eder’’ düzenlemesine yer verildiği anlaşılmaktadır.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 344. maddesinde “Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir. Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre değiştirilebilir.” hükmü bulunmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 2.maddesinde geçmişe etkili olma başlığı altında “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları gerçekleştirdikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanır.” hükmü yer almaktadır. Türk Borçlar Kanununun kira artışına ilişkin 344. maddesindeki düzenleme kiracıları koruyucu nitelikte olup, kamu düzenine ilişkindir. Bununla birlikte 6217 Sayılı Yasanın geçici 2.maddesinde değişiklik yapan 6353 Sayılı Yasanın 53.maddesine göre; kiracının Türk Ticaret Kanun’un da tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun 323, 325, 331, 340, 343, 344, 346 ve 354’ncü maddelerinin 01.07.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanamayacağı, bu halde kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik olunacağı da öngörülmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakılacak olur ise,01.04.2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde TBK’nun 344. maddesinin 1. ve 2. fıkraları gereğince bu sözleşmede belirlenen aylık 265 TL’lik kira bedelinin yıllık ÜFE oranında arttırılması gerektiğinin de gözetilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla mahkemece,davalıya çıkartılan isticvap davetiyesinin usulsüz olduğu anlaşılmakla,davalı tarafa usulüne uygun isticvap davetiyesinin sağlanması,taraflar arasındaki kira ilişkisi çerçevesinde gerekli beyanlarının alınması,01.04.2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde belirlenen aylık 265 TL’lik kira bedelinin de 12 aylık ortalama ÜFE oranında artırılması gerektiği de gözetilmek suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.