Yargıtay Kararı 3. Hukuk Dairesi 2017/3360 E. 2018/263 K. 17.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 3. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3360
KARAR NO : 2018/263
KARAR TARİHİ : 17.01.2018

MAHKEMESİ : …TİCARET MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki … davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; 01/03/2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalıya ait …deki 24 ve 25 nolu bağımsız bölümleri kiraladığını, aylık net kira bedelinin 4.250,00 EURO+KDV olarak belirlendiğini, kira sözleşmesinin 8.maddesine göre, alışveriş merkezinin doluluk oranının en az %80 olmak zorunda olduğunu, bu oranın karşılanmadığı her altı aylık periyot sonunda kiracının her türlü yatırım, kira bedeli ve diğer giderleri kiraya verenden talep etme hakkına sahip olduğunu, 21/01/2009 tarihinde yaptırılan tespit sonucunda doluluk oranının %80’nin altında olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine sözleşme ile kendisine tanınan yetkiye dayanarak kira sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutulmak kaydıyla yapılan 35.766,16 TL masraf ile erken tahliye nedeniyle fazladan ödemiş olduğu 19.115,45 TL kira ve aidat ödemesi olmak üzere toplam 54.881,61 TL’nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı; tespit dosyası ile tanzim edilen raporların eksiklerle dolu olduğunu, yapılan tespiti ve tanzim edilen raporları kabul etmediğini, yeniden keşif yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile 54.881,61-TL alacağın davalıdan tahsiline yönelik olarak verilen karar, Yargıtay 6.H.D.nin 17/09/2013 tarih ve 2013/8561-12531 E/K sayılı ilamı ile, taraf teşkili sağlanmadan karar verildiği gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak, taraf teşkili sağlandıktan sonra yapılan yargılama neticesinde; davacının 14.05.2015 tarihli ıslah dilekçesi de dikkate alınarak davanın kabulü ile toplam 81.647,53-TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK’ nun 176. Maddesinde ıslah; “taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir” olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanun’un müteakip 177.maddesinde ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı… Kararında; ‘ıslah’ ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, 06.05.2016 gün ve 2005/1 Esas 2006/1 Karar sayılı… kararı ile de; “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04.02.1948 gün ve 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı… Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
Yine, Hukuk Genel Kurulunun 15.3.2006 tarih ve 2006/9-21E-2006/72K sayılı kararı ile; Mahkemece tüm deliller toplanıp, bilirkişi incelemesi yaptırılıp ve dosya esas yönünden de karar vermeye hazır hale getirildikten sonra yerel mahkemece verilen karar Yargıtay Dairesince bozulmuş ve bozmadan sonra da herhangi bir tahkikat yapılmamışsa artık ıslahın açıklanan nedenlerle kabulünün mümkün olmayacağı belirtilmiştir.
Somut olayda; her ne kadar Mahkemece; bozma ilamının usule ilişkin olduğu, bozma ilamının içeriğine göre henüz tahkikat aşamasının sona ermediği, davacının bu nedenle talebini ıslah edebileceği gerekçesiyle ıslah dilekçesi doğrultusunda karar verilmiş ise de; bozma ilamı öncesinde yapılan yargılama sırasında, 25.05.2010 tarihinde bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu ve raporda davacının toplam alacağının 81.647,52-TL olduğunun belirlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Mahkemece; davacı vekilinin ilgili rapor doğrultusunda talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmesi ve taleple bağlı kalınarak 54.881,61-TL alacağın tahsiline karar verilmiş olması karşısında, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususları değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, ıslah talebi doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2- ) Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.